İş sözleşmenin devri bir halefiyet işlemi olduğundan sözleşmeyi devralan taraf devreden tarafın halefi konumundadır. Bu kapsamda işçinin sözleşme ilişkisi devam etmekte işveren ise kişisel özeliğinin işin yapılışı açısından genellikle önem arz etmediğinden dolayı işveren değişikliği ile iş ilişkisinin devamı sağlanabilmektedir. Öyle ki, iş sözleşmenin belirli süreli olması halinde belirli süreli iş sözleşmesi olması durumu devam ederken deneme ve kısmi süreli iş sözleşmesinin varlığı halinde de aynı şekilde devralan işveren içinde geçerliliği korunacaktır.
Türk mevzuatında iş sözleşmesinin devrini düzenleyen hiçbir düzenleme olmadığından iş sözleşmesinin devrinden doğacak uyuşmazlıklar için Yargıtay uygulamaları esas alınmaktadır. Yargıtay özelikle iş sözleşmesinin devrinde ortaya çıkan birden fazla işverenin sorumluluğuna gidilmesi halinde işverenler arasındaki ilişkinin açıklığa kavuşturulması yönünde kararlar vermektedir.
Devreden işverenin devir işleminin tamamlanmasından itibaren iş sözleşmesinden doğan her türlü hak ve sorumluluğu son bulur. Sorumluluk açısından ise yine kanuni düzenleme eksikliğinden dolayı 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesinde yer alan düzenlemeden kıyasla iş sözleşmesinin devrinde uygulanması gerektiği kabul edilmiştir. Buna göre kıdem tazminatı bakımından esas olacak sorumluluk durumu işyeri devrinde uygulanacak olan kıdeme ilişkin hükümler çerçevesinde düzenlenecektir. Bu doğrultuda devralan işverenin sorumluluğu tüm çalışma süresi bakımından kıdem tazminatının tamamından sorumlu olacak iken devreden işveren ise sözleşme devrinden önceki hizmet süresi ve de son ücretle sınırlı olmak üzere kıdem tazminatından sorumlu olacağı şeklinde kabul edilmiştir.
Bununla birlikte Yargıtay’ın, bazen aksi yönde karar vermekle birlikte genel olarak işçinin kıdemine bağlı haklarında toplam hizmet süresinin üzerinden hesaplanmasının ve halefiyet ilişkisi sebebiyle tüm kıdem tazminatından devralan işverenin sorumlu olacağına kanaat getirildiği de olmuştur.
İhbar tazminatı ve de yıllık izin ücreti açısından ise devreden işverenin iş sözleşmesini devretmesinden itibaren sorumluluğunun kalmayacağı ve sorumluluğun tamamının devralan işverende olacağı öğretide genel olarak kabul görmektedir. Bununla birlikte Yargıtay’ın bazı kararlarında ise işçinin yıllık izin ücreti konusunda sorumluluk açısından devralan işveren dışında devreden işvereninde sorumlu olduğu görülmüştür. Öyle ki verilen kararlarda devreden ve devralan işverenlerin kendi dönemlerindeki kullanılmamış olan yıllık izin ücretlerinden ayrı ayrı sorumlulukları olacağı karara bağlanmıştır.
Yıllık ücretli izin alacağı ancak iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra doğacağından ve sözleşmenin başka bir işverene devri halinde sözleşmenin sona ermeyeceğinden yıllık ücretli izne ilişkin alacak hakkından sorumluluk yalnız devralan işverenin sorumluluğunda olması gerektiği ve bu alacak hakkının da ancak devralan işvereninin sözleşmeyi feshetmesi halinde söz konusu olabileceği öğretide kabul edilmiştir.
Bir diğer önemli husus ise devir tarihinden önceki devreden işverenin borçlarından kimin sorumluluğu olacağıdır. Bu noktada öğretide farklı görüşler mevcuttur. İlk görüşe göre halefiyet ilkesine uygun olarak devralan işveren devreden işverenin halefi olacağından dolayı devreden işveren devir işlemini gerçekleştirmesinden itibaren iş sözleşmesinden doğan bütün hak ve sorumlulukları taraf sıfatı ile birlikte sona erer. Devralan işverende devir işlemiyle birlikte sözleşmeden doğan hak ve borçları devralır. Diğer görüşe göre ise devreden işveren ile devralan işverenlerin iş sözleşmesinden doğan borçlardan ayrı ayrı sorumluluğunun olmasıdır. Bu görüşe göre devreden işveren sözleşmenin devredilmesine rağmen kendi dönemiyle ilgili olarak doğmuş alacaklardan sorumluluğu devam edecektir. Devralan işveren ise ancak devir tarihinden itibaren doğmuş ve doğacak alacak ve borçlardan sorumluluğu söz konusu olacaktır.
Yargıtay’ın görüşü, devreden ve devralan işverenlerin kendi dönemleriyle sorumlu olacaklarına ve de bu şekilde işçililik alacaklarından devir önceki dönemi için devralan işverenin sorumlu tutulmaması gerektiği yönündedir