(DÜNDEN DEVAM...)
Ortadoğu'nun en büyük zenginliği, zenginliği olduğu kadar da en büyük derdi Petrol'dür. Günümüz dünyasının ihtiyaç duyulan ve insanlığın yaşamında adeta belirleyici ve yönlendirici olan petrol, son yüzyılın en büyük huzursuzluk ve kavga nedenidir. Halkların değil, Uluslararası Tekellerin ve onların işbirlikçisi yerli Feodallerin elinde olan Petrol, ne yazık ki bölge halkının refahına yeterince yarar sağlamıyor. Zamanımızın yaşam kaynaklarından biri olan Petrol oyununda oyuncu sayısı oldukça fazladır. Bu oyuncuların kendi içlerindeki anlaşmazlıkları bile, bölgenin her gün biraz daha barışa uzak kalmasının nedenlerinden sadece biridir. Bölgenin halkı Petrolün sahibi olmadıkça, her damlası barışı kirletmeye devam edecektir…
Türkiye ve bölge 'su zengini mi?' Evet diyemiyoruz. Ülkemizde kişi başı 2000 metreküp su düşerken, su zenginliği kişi başına 10000 metreküp olarak değerlendirilmektedir.Dicle ve Fırat Türkiye, Suriye ve Irak için refah getirecek kaynaklar olabileceği gibi, bitmeyecek mücadele ve karşıtlıkların da kaynağı olabilir…
Kimi varsayımlara göre, gelecekte susuz kalma ihtimali olan Irak ve Suriye'nin Türkiye'deki barajları tahrip etme doğrultusunda çeşitli saldırılarda bulunabilecekleri çeşitli çevrelerce öngörülmektedir…
PKK'nın ortaya çıkış nedeni, ABD, İngiltere, Fransa ve İsrail'in perde arkasından Irak ve Suriye'yi desteklemeleri, Ortadoğu'daki gelecek su ve kimilerine göre de toprak ihtiyaçlarından kaynaklandığı da düşünülmekte ve iddia edilmektedir…
AB İlerleme Raporundaki 'Dicle ve Fırat sularının Uluslar arası bir Komisyona bırakılması' notu, Ortadoğu'daki su sorununa kimlerin müdahil olabileceğinin açık göstergesidir...
İsrail'in Golan tepeleri konusundaki ısrarı, toprak talebin in yanında, bölgedeki su kaynaklarını ele geçirme isteğidir. Golan Tepelerinin su zenginliği, Suriye, Lübnan ve Filistin'i de doğrudan etkilemektedir ve bu ülkeler için hayati önem taşımaktadır…
PKK aslında bir Kürt hareketi değil, Uluslararası Emperyalizmin Kürt görünümlü maşasıdır. Kışkırtılmış 'Büyük Kürdistan' hayalleri, bölgedeki dört Devletin (Türkiye, İran, Irak, Suriye) temel varlıkları ortadan kalkmadan gerçekleşmesi pek olası görünmüyor. Ama bölgedeki yer altı zenginlikleri var oldukça huzursuzluğun devam etmesi de kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımızda duruyor…
Bölgenin temel sorunlarından biri de Demokrasi, Hukuk ve İnsan hakları sorunudur. Bölgemizin hiçbir ülkesinde sayılan bu değerler yeterince gelişmemiş, kurumsal Devlet yapıları ve yönetimler halkların hizmetine sunulamamışlardır. Bölgenin kimi yörelerinde oldukça kapalı yönetimler altında Despotizmin egemenliği sürmekte ve barışın önünde bariyerler oluşturmaktadır…
Saydıklarımız, bölge barışı önündeki engellerin küçük bir parçasıdır. Eğitim sorununun başlı başına engeller oluşturduğu bölgede "Barışın" nasıl temin edileceği sorusuna cevap bulmak oldukça güçtür. Emperyal kışkırtmaya açık olan bölge halklarının göstereceği bağımsızlık, cesaret, özveri, güven, İnsan hakları ve hukuk istemleri, bölgede barışa giden yolda kapıyı aralamanın en büyük hamlesi olabilir…
Bölge bu haliyle insani bir yaşama ulaşamayacağına göre; arayışlar da devam ediyor ve bir gün mutlaka iyinin ve doğrunun bulunabileceği duygusu daha da kabarıyor. Karamsarlığa yer bırakılmamalıdır. İnsanlığın sağduyusundan kuşkulanmaya, şüphe etmeye hakkımız olmadığını da belirtmek isterim…
NOT: Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yurtdışı gezisinin 10 Kasım öncesine getirilmesini ve bir başka ülke ziyareti bahanesiyle Atatürk'ü anma törenlerine katılmayışını, şu, barış arayışında olduğumuz günlerde anlamlı ve manidar buluyorum!!!