Yine bir gazeteci, yine sabahın köründe, yine elleri kelepçeli, yine bir gazeteciye gözaltı! Bu sefer tutuklama değil, ev hapsi!

Hadi sevinelim öyle mi!?

Devletleşen AKP iktidarı ismi kamuoyunca bilinen, tanınan, sembolleşen; siyasetçi, gazeteci, yazar, akademisyen, iş insanı gibi isimleri bir takım ‘havadan, sudan’ gerekçelerle gözaltı yaparak, tutuklayarak toplum üzerinde öyle bir baskı oluşturdu ki toplum nerdeyse ‘tepkisel’ reflekslerini kaybetti. Korku beynin derin dehlizlerinde, korku yüreklerde, korku her yerde… Toplum, Anayasal demokratik haklarını dile getiremez, gösteremez hale geldi.

Hangisini birini sayalım, en güncel Nevşin Mengü’den sonra Özlem Gürses gözaltına alındı!

SÖZCÜ TV programcısı Özlem Gürses, Youtube kanalındaki yayında dil sürçmesi yaşayıp ve aynı konuşma içerisinde düzelttiği bir yayın sonrası ‘’devlet kurumlarını ve organlarını aşağılama, yanıltıcı bilgiyi yayma’’ suçlamalarıyla, ödül almak için gittiği Ankara’da, otel odasında annesinin yanından alınarak gece 4’te karayoluyla İstanbul’a getiriliyor. Elleri kelepçeli sağlık kontrolüne götürülüp 7 saat sonra ifadesi alınıyor. Tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilen Özlem Gürses, Nöbetçi Mahkeme tarafından ev hapsi ve yurt dışı çıkış yasağı kararı veriliyor.

Özlem Gürses, ‘’hayatımda hiçbir nezarethanede plastik yatağın üzerinde uyumamıştım. Hayatımda hiç güvenlik şubede ifade vermemiştim. Hayatımda hiç kollarıma plastik kelepçe takılmamıştı. Hayatımda hiç başka kimlikle sergilenmemiştim. Evet bu son iki günde birçok şeyi ilk defa yaşadım.’’

Evet ilk andan itibaren iktidar trolleri sosyal medyada Özlem Gürses’i linç etti. Sonra sanki ‘azılı suçlu’ gibi elleri kelepçeli fotoğrafları özel olarak servis edildi…

Bu Özlem Gürses meselesi değildir, bu bugüne kadar olduğu gibi toplumun farklı kesimlerini temsil eden isimler üzerinden iktidar muhaliflerine verilen bir korku-sindirme mesajdır. Bakın görün siyasetçinizi, sanatçınızı, iş insanınızı, gazetecilerinizi en önemlilerinizi aldığımız gibi sizi de her an alabiliriz; oturun oturduğunuz yerde! dikkatli olun mesajıdır.

Bu ülkede Milletvekili Can Atalay, Parti Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Gezi tutukluları Osman Kavala, Çiğdem Mater, Mücella Yapıcı ve Tayfun Kahraman hala cezaevindeyken…

 2016’da İstanbul Atatürk Havalimanı’nda uzun namlulu silahlar ile düzenlediği ve 45 kişinin yaşamını yitirdiği canlı bomba saldırısı sonrasında yargılaması süren 7 sanığın altısının tahliyesine karar verilebiliyor! İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, saldırıyı planlamakla suçlanan 6 sanığa 2018’de ‘’Anayasa’yı ihlal’’ ve ‘’tasarlayarak öldürme’’ suçlarından 46’şar kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi verilmişti.

Bunlar tahliye edilirken… ‘’Diyorlar ki ‘’Devlete katil deme’’ Olur. Seri katil’’, ‘’TSK, gerçekten Peygamber Ocağı olsaydı arife günü kan döker miydi?’’ diyen Hilal Kaplan, TRT Yönetim Kurulunda görevlendirilirken…

Daha önce kırmızı halıyla karşılanan Salih Müslüm’le röportaj yaptı diye Nevşin Mengü, Canlı yayında düzelttiği bir cümle nedeniyle Özlem Gürses gözaltına alınıyor, tutuklanıyorsa; ülkenin normalini kaybetmediği söylenemez!

GENÇLER DE KORKU İÇİNDE!

Geçtiğimiz günlerde Ekrem İmamoğlu adına gençlerin kurduğu ‘İstanbul Gönüllüleri’nin öncü isimlerinden genç bir kardeşimizle sohbetimizde gençlerin ne düşündüğünü, siyasal sürece nasıl baktıklarını sorduğumda genç kardeşimizin çizdiği tablo içinde bulunduğumuz ürkütücü durumu, korku iklimini özetliyordu.

Gençler umutsuz, gençler karamsar, gençler üst düzeyde gelecek kaygısı taşıyor. Siyasal sürece itirazları var. Ama aynı gençlere gelin bu itirazlarınızı sahada gösterin, anayasal demokratik haklarınızı, taleplerinizi sahada birlikte sergileyelim dendiğinde hemen endişeye kaplıyor, hemen ya başıma bir ‘iş’ gelirse kaygısı başlıyor. Gençler haklarını talep etmekten, gençler gelecek taleplerini demokratik biçimde meydanlarda dile getirmekten korkuyor.

Gençler korku ve panik içinde! Her biri ülkesini çok seviyor olsalar da geleceği başka ülkelerde aramayı düşünüyorlar…

Prof. Dr. Afşar Timuçin ‘’Nerede İnsan Varsa Orada Umut Vardır’’

Einstein, ‘’Dünya yaşamak için tehlikeli bir yerse kötüler yüzünden değil, kötülüğe ses çıkarmayanlar yüzündendir’’ der!