Son üç ayda teröre 120 şehit verdik, Iğdır’da 13 polis, Dağlıca da 16 askerimiz şehit edildi, çok sayıda yaralı var.. PKK, Yüksekova, Varto, Silvan ve Cizre de kanton bölgeler kurmak için harekete geçti, çok şiddetli çatışmaların yaşandığı Cizre’de 8 gün süreyle sokağa çıkma yasağı ilan edildi, ilçe adeta savaş alanına döndü. Doğu ve Güneydoğu’da 3 il ve 10 ilçe tamamen etnisiteye dayanan “demokratik özerklik” ilan etti.. Terör doğudan-batıya her yere yayıldı, iç ve dış güvenliğimizi tehdit eder hale geldi. Çözüm sürecini PKK kendi lehine kullandı, şehirlere yüklü miktarda silah ve mühimmat yığdı. İktidara yakınlığıyla bilinen Sabah gazetesinde yer alan haberlerde PKK’nın Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da şehir merkezlerindeki evlere 80 bin uzun namlulu silah depoladığı haberleri var. Maalesef devletin yetkilileri bu duruma seyirci kaldı, bu illegal yapılanmaya müsaade edildi. Şimdi bu silahlar bir bir patlamaya başladı. Namludan çıkan kurşunlar öldürmekle, yaralamakla kalmıyor, yürekleri de delip geçiyor. Türk ve Kürt olarak toplumsal ayrışma derinleşiyor, birbirinden nefret eden, hatta nefret etmekle kalmayıp birbirine saldıran, sopalarla döven, ev ve işyerlerini tahrip eden, ateşe veren bir toplum haline geliyoruz. Kısaca toplum olma irademizde saldırı altında.. kin ve nefret duyguları yaygınlaşıyor, bir arada yaşama arzusu ortadan kalkıyor.
Hatırlayalım bir zamanlar Avrupa’nın ortasında Yugoslavya diye bir ülke vardı. Avrupa’nın en güçlü devletlerinden biriydi, vatandaşları dünyanın her yerine vizesiz gidiyordu. Batılılar kardeşçe yaşayan bu halkın arasına kin tohumları ekti, kan duvarları ördü ve sonunda Yugoslavya altı parçaya bölündü. Yugoslavya’yı yıkan şey azınlık milliyetçiliği oldu. Sizce kim suçlu? Bu süreç BOP projesi ile devam ediyor. 2011 Arap isyanlarıyla birlikte sırayla Ortadoğu ülkeleri domino taşı gibi devrilmeye başladı. Önce Irak paramparça edildi, arkasından Libya ve Tunus, sonra Suriye.. Bu ülkeler fiilen bölündü, IŞİD gibi umulmadık bir radikal örgüt kurularak durum daha da karmaşık hale getirildi. Yakın bir tarihte Yemen’in bölünmesi, Mısır’ın bölünmesi ihtimali var. Etrafımızda bu olaylar cereyan ederken biz kendi tedbirlerimizi alacağımız yerde Suriye’nin bölünmesine göz yumduk, hatta azınlık gurupları destekledik.. Suriye’nin etnik, dinsel, mezhepsel veya aşiretsel bir iç savaşın içine sürüklenerek Lübnanlaşmasına seyirci kaldık. Şimdi Suriye’de yaşanan insanlık dramı tüm dünyayı etkiliyor. Peki ne oldu? Dünya’nın en barbar terör örgütlerinden biri olan IŞİD sınırdaşımız oldu. Şimdi hem PKK, hem de IŞİD ile savaşmak zorunda kaldık.. Ortadoğu için planlanan senaryolar devam ediyor. Aslında Türkiye bu oyunun tam merkezinde ancak sıralamadaki yeri farklı olabilir. Ülkemizde kan gövdeyi götürüyor, her taraf karıştı, 40-50 savaş uçağı birden havalanıp sınır dışı operasyonlar yapılıyor. Asker, polis kırmızı alarmda her yerde silahlı çatışma var, bunu sadece basit bir terör olayı gibi izah edemeyiz. Suriye’de de olaylar böyle başladı, sonra önü alınamadı.. Irak ve Suriye’deki çatışmalar gittikçe daha kapsamlı ve daha karmaşık bir hale geliyor. Peki Türkiye nereye gidiyor? Hatırlatmakta yarar var bizde durum daha vahim, Türküm diyen Kürt komşusuna saldırıyor.
ABD’de de resmi ağızlardaki bakla ortaya çıktı, artık bir öngörü veya ihtimal değil resmi bir plandan bahsediliyor. Daha geçen gün ABD’de sanayi temsilcilerinin katıldığı bir konferansta konuşan CIA başkanı John Brennan Irak ve Suriye sınırlarının yerinde durduğunu ancak hükümetlerin sınırlar üzerindeki kontrolünü DAEŞ’e kaptırdığını vurguladı. İki ülke halkının kendilerini ülkelerine değil, ait oldukları aşiret ya da mezheplere göre tanımladıklarını söyleyen Brennan, “Ortadoğu önümüzdeki on ila yirmi yıl içinde büyük bir değişim yaşayacak” dedi. Aynı konferansta konuşan ABD Savunma İstihbarat Ajansı Koordinatörü Korgeneral Vincent R. Stewart: “Irak ve Suriye, savaş ve mezhepsel çatışmalar nedeniyle kalıcı olarak parçalanacağını, Suriye’nin üçe bölüneceğini” ifade etti. Peki Ortadoğu’da yaşanacak değişimler bizi de kapsıyor mu? Gerçekten Türkiye ateş çemberinin ortasında, çok kritik bir süreçten geçiyoruz, KCK ve PKK demokratik özerklik açıklamaları ve kanton bölgeler oluşturma amacıyla terör değil, iç savaş provası yapıyor, Doğu ve Güneydoğu’da alan hâkimiyeti sağlayarak bölgenin kontrolünü ele geçirmek istiyor. Bütün bunlar olurken Ankara’da geçici bir seçim hükümeti var, Meclis toplanamıyor, siyasiler anket çalışmalarıyla oy hesapları yapıyor, 1 Kasımda ne kadar sandalye kapacağını düşünüyor.. Ben ise seçimi değil yarın çocuklarımızın Suriyeli çocuklar gibi olmasından endişe ediyorum.. Ülkeyi bu durumdan kurtaracak geniş tabanlı bir hükümete ihtiyaç var.. yarın çok geç olabilir…