Geriye doğru neler yaptığımıza bir bakalım.
Büyük dinlerin tamamını devlet dini olarak kullandık. Hazarlar Yahudi, Peçenekler Hristiyan, Karahanlılar ve Gazneliler İslamiyeti devlet dini olarak seçtiler. Uygur Türkleri Mani ve Budha Dinini tercih etti . Selçuklular Hazarların devamı olduğu için Yahudi inancını taşıyordu. Ama, Gazneli Devletinin dini mirasını devam ettirdiler. Alp Tegin'in 963 yılında kurduğu Gazne Devleti Din olarak Sünni İslamı seçmişti. Lisan olarak Farsçayı.
Gazne Devletini 1040 yılında yapılan Dandenakan savaşında yenen Selçuk Bey'in torunları Çağrı ve Tuğrul Beyler Yahudi olmalarına rağmen Gaznelilerin Sünni şeriata göre kurlu düzenini devam ettirdiler. Sünni şeriat Anadolu Selçukluya, Oradan Osmanlıya geçti.
Cumhuriyet Halifeliği TBMM'ye devrettiği günün gecesi Diyanet İşleri Başkanlığını kurdu. Diyanet halen Sünni inanç sistemine göre fetva veriyor.
Kurduğumuz tüm İmparatorluklarda ''Hiç kimsenin yaşam biçimin karışmamak '' yönetimlerimizin temel prensibi idi. Çok sonraları Fransa'da Katolik zulmü ile ortaya çıkan adına LAİKLİK denilen devlet yönetim ideası bizim kurduğumuz devletlerin binlerce yıldan beri uyguladığı devlet felsefesi idi.
Türk Devletlerindeki din kavramı Medeni, Borçlar, Ticaret ve Ceza Hukukuna ilişkin dini şeriatı uygulamaktan ibaretti. Pek az tarihçi bu farkı ayırabiliyor. Zira tarihi egemenler yazıyor.
Elimizdeki bağımsızlığımızın sembolü olan Cumhuriyetin yöneticileri tarihimizi ve Türkleri görmezden geliyor diye suçlanıyordu. Bu nedenle Türk tarihi hakkında iki yıldan beri sürekli yazı yazmak ihtiyacı duymuştum.
Şimdi görülüyor ki, Cumhuriyet yöneticileri Türk tarihinin büyüklüğünü kavramanın heyecanı içerisindeler. Tarihe mal olmuş gibi görünse bile, her birinin bu günkü medeniyete katkıları inkar edilemez. Statükoya hapsolmuş bir dünyadan ulaşılan medeniyetin kurucuları olmanın gururunu taşımaktan memnun olmak gerekiyor. Sembolleri yaşatanlara eleştiri yönetmek yerine teşekkür etmeliyiz.