Amerika'da Halkı ikna etmeden "dış politika" üretmek mümkün değildir. İkinci Dünya Savaşına girmek için Pearl Harbor baskınına, bilerek göz yumulduğuna dair tartışmalar devam ediyor.
Amerikan bankerleri, silah tacirleri ve siyasiler ilk önce halkı ikna edici eylemlere girişirler. Amerika'da bankerler medyayı kontrolünde tutar. Amerikan medyası tarafsız ve bağımsız değildir. Halkın doğruları öğrenmesine katkısı yoktur.
İletişim sistemi çok gelişti. Haber akışı önlenemiyor. Dikkatimi çekti, Amerikan Halkı kendi medyasına inanmıyor. Siyasiler bu durumu bildiği için Amerikan Halkını ikna edici olaylar yaratıyor.
Bunlardan en önemlisi Ticaret Kulelerinin yıkılmasıdır. Bu olay El Kaide adlı terörist örgüte mal edildi. Daha sonra Saddam Hüseyin'in El Kaide ile birlikte hareket ettiği yalanı düzenlendi. Yetmedi, Saddam Hüseyin'de kitle imha silahları var denildi. Ticaret kulelerinin yıkılması gölgesinde Amerikan Halkı ikna oldu. Irak işgal edildi.
Sonradan gerekçenin yalan olduğu açığa çıktı. Amerikalılar aldatılmış olmaya isyan ettiler. Obama, apar topar Irak'dan askerlerini çekmek zorunda kaldı. Fakat, Amerika "vekalet savaşı" yöntemi ile Orta Doğudaki varlığını sürdürüyor. Yeni yalanlar ile Amerikan Halkı ikna edilmeye çalışılıyor. Bunların başında DEAŞ var.
Gizli güçler DEAŞ'ı üç amaçla kullanıyor.
Birincisi İslamı aşağılamak. İslam ile terörü özdeş hale getirmek. Bunda başarılı oldular. Amerikan Halkı Müslümanlardan korkuyor. Bana sorulan ilk soru, Türkler Müslüman değil mi? Evet dediğim zaman, sıradan Amerikalı özür dileyerek uzaklaşıyor.
İkincisi mezhebe dayalı ayırımcılık ateşini körüklemek. Bunda da başarılı oldular. Irak, Sünni ve Şii mezhebine bağlı olarak ayrıştı. Amaç Irak'ı bölmek idi. Kuzey Irak Kürtlerine özerk bölge kurarak bölünme tamamlandı.
Üçüncüsü Suriye'yi bölmek. Bunda da başarılı oluyorlar. Suriye Kürt Bölgesi, Sünni Arap Bölgesi ve Nusayriler olarak ayrışıyor.
Şimdi yarattıkları frenkenshtein DEAŞ ne olacak?
Onu da bize havale ettiler.