Benim bildiğim, tanıdığım Başbakanımız bu tür durumlara, hele ki kadınlara karşı yapılan haksızlıklara karşı hassastır. Hemen tepkisini ortaya koyar.
Bu günlerde, yani en kısa süre içinde bir uyarı yapacağına inanıyorum. Tüm Ortadoğu ve İslam ülkelerinin liderinden beklenen de bu.
Şöyle bir uyarıdan söz ediyorum:
“Eyy Suudi Arabistan Kralı, Eyy Faysal, sana sesleniyorum! Ülkendeki kadınların, hem de başörtülü kardeşlerim üzerindeki haksızlığı, baskıyı, zulmü derhal kaldır!
“Ne demek bu hanımların otomobil, araç kullanması, direksiyon başına geçmesi yasak! Bir demokrasi paketi hazırla ve hanımlara uygulanan bu zulme son ver.
“Biz, dünyanın neresinde bir haksızlık, baskı varsa orada mazlumların yanında oluruz. Bu böyle biline!”
S. Arabistan’da kadınların araç kullanması yasak. Zorunlu olarak çarşaflı olan kadınların bu yasağa karşı çıkmaları gazetelerde fotoğraflı haber oldu.
Bu yasağa karşı Suudi kadın aktivistler sosyal medyada haberleşerek bu yasağın delinmesi çağrısı yaptı. Ancak İçişleri Bakanlığı bu eylemi, kadınları tehdit ederek engelledi. Camilerde verilen cuma vaazlarında olası eylemciler suçlandı.
Aktivistlerin web sitesi çökertildi. Siteye girenler, “Bu kutsal ülkede araba süren kadın istemiyorum” notuyla karşılaştı.
En bilimsel (!) açıklama da ülkenin önemli bir din adamından gelmiş. Diyor ki bu muhterem zat: “Kadın araba kullanamaz. Bu durum, kadının yumurtalıklarına, doğurganlığına zarar verir.”
Kafaya bak, zorlamaya bak.
Kadına recm cezası, kuma gömüp taşlama, kırbaçlama zarar vermiyor, araç kullanması yumurtalıklarına ve doğurganlığına zarar veriyor.
Bir din adamından daha iyi bilecek halimiz yok bu yumurtalık meselesini.
Bu İslami ülkenin egemen erkekleri araç kullanırken basur olmuyorlar ama kadınlara zararı var. Maşallah!
Avrupa’nın, Amerika’nın ya da dünyanın çağdaş ülkelerinde milyonlarca kadın araç kullanıyorlar, yumurtalıkları, doğurganlıkları konusunda bilim insanları tek laf edemiyorlar, ama bu din adamı kimsenin bilmediği her şeyi biliyor. Avrupalı sürücü kadınlar, çocuk doğurma konusunda problemli, “kısır” olmalı!
Ancak yine de Ortadoğu ve İslam dünyasının lideri Başbakan’dan, demokrasiyi hiçe sayan bu yöneticilere bir uyarısını bekliyoruz, olmalı.
Katar Emiri’nden, Ömer El Beşir’den böyle bir cesur çıkış bekleyemeyiz.
Çünkü Zat-ı Ali’lerinin belirttiği gibi nerede bir zalimlik, baskı varsa, Türkiye’nin onun karşısına dikilmesi, Osmanlı’nın tarihsel mirasının yüklediği bir görevdir.
Size de bu yakışır.
Bakın Papa şu sıralar Vatikan’da bazı sorulara verdiği yanıtlarla insanları şaşırtıyor. Ateist ve eşcinsel açılımı yapıyor. Örneğin, “Ateistler de cennete gidebilir. Önemli olan iyi insan olmaktır” diyor.
Eşcinselleri eleştirenlere diyor ki; “Ben kimim ki Tanrı’yı arayan eşcinseli yargılayayım”.
Suudi din adamı da kadın araç kullanmasın diyor. Aklı kadının yumurtalıklarında!
Fikri neyse, zikri de o.
KIDEM TAZMİNATINA SALDIRI
AKP hükümeti patronların talepleri doğrultusunda, işçilerin en önemli kazanımlarından olan kıdem tazminatı hakkını ortadan kaldırmak için hazırlık yapıyor. Çalışma Bakanlığı’nın bu konudaki hazırlık çalışmaları ortaya çıktı.
DİSK buna karşı çıkarak İstanbul ve Ankara’da protesto yürüyüşleri yaptı.
Fakir fukara, garip guraba diyerek yönetime gelen, halka yalan söyleyen iktidarın böylesine bir saldırı girişimine karşı iş işten geçmeden tüm işçi örgütlerinin ayaklanması, tepki göstermesi gerekmez mi?
İşçilerin en önemli güvencelerinden biri yok ediliyor.
Büyük ve güçlü olmakla övünen Türk-İş ve Hak-İş konfederasyonlarının yöneticilerine sormak şart oldu: Bu konu sizi ilgilendirmiyor mu?
Konfederasyonlarınızın üyesi olan yüzbinlerce işçinin kıdem tazminatının tehlikeye girmesi sizlerin sokağa çıkmanızı gerektirmiyor mu?
Hadi sokağa çıkamıyorsunuz, bir kuru demeç de veremiyor musunuz?
İktidarla ilişkilerinizin bozulmasından, fırça yemekten mi çekiniyorsunuz?
Vah, vah.
Sizin yerinizde olmak gerçekten zor.
Sizleri kim bu hale getirdiyse, Allahından bulsunlar emi!
Yazık kız size!