Her milletin kendine göre özellikleri vardır. Bu durum, kültürel değerlerin kuşaklara aktarımı ile genetik koda kaydolmasından kaynaklanıyor. Toplumun üyesi olan birey, istese de kültürel değerlerin etkisinden kurtulamıyor.
Örneğin, Yunanlılar zevkine düşkün bir millet. Almanlar egoist, İspanyollar gaddar, Ruslar kaba, Fransızlar kibar. Türkler saf bir millet.
Araplar hain, gaddar ve sözünde asla durmayan bir millet. Araplar, ihanet etmekten zevk alıyor. İhanet edecek başka millet bulamaz ise kendi soyuna ihanet ediyor.
Nitekim, Suudi Arabistan İsrail'den taraf oluyor. Filistinli soydaşlarına ihanet ediyor. Suriyeli arap mültecileri ülkesine kabul etmiyor. Başka tarihi örnekler de var.
İran feth edildikten sonra İslam Orduları Türkler ile karşılaştı. Hazar Türkleri ile 670 lerde başlayan savaş 80 yıl sürdü. Hazarlar Derbent'de yenildiler. Geri çekilirken, yaşlı ve yaralı askerleri geride bıraktılar.
Türk kültürüne göre yaralıların, kadınların, çocukların ve ihtiyarların "dokunulmazlığı" vardır. Böyle düşünmenin ilk felaketi Derbent'de yaşandı. Araplar, geride kalan yaralı askerleri ve ihtiyarları, ayaklarına taş bağlayıp göle atarak boğdular.
Bu durum, İslam tarihçileri tarafından, İslamiyete zarar verir diye saklandı. Saklanmasaydı, Gazze Savaşını kaybeden Osmanlı Ordusu, geri çekilirken Halep Hastanesinde yaralı asker bırakmazdı.
1917 yılı Aralık Ayının son günlerinde, Mekke Emiri Hüseyin komutasındaki isyancı araplar Halep Hastahanesi'nde yatan, çaresiz yaralı 2000 den fazla Türk askerini süngü darbeleri ile katletti.
Kutaybe adındaki Horasan Valisi, 8. Asrın başlarında Türk kafası getirene 50 dirhem altın sözü vermişti. Araplar, Türk Obalarını basarak, çocuk-kadın-yaşlı demeden Türkleri katletti. Kesik Türk kafalarını Kutaybeye getirdiler ve insan başlarından tepeler oluştu.
Kutaybe katliamlarını meşrulaştırmak üzere "Son Türk yaşadıkça kıyamet kopmayacak" şeklinde Hadis yazıldı.
Kutaybe ölmüştü, fakat arap katliamları devam ediyordu. 719 yılında Türk yurdu Curcan yağmalandı. Araplar yağmalamak ile yetinmediler, çocuklar dahil herkesi katlettiler. Gerekçe olarak, Türklerin Arap Komutana yakın birini savaş sırasında öldürmeleri idi. Arap komutan Türk kanından değirmen döndürmeye yemin etmişti. Komutan yeminine uydu ve dere günlece kan aktı.
Şeriata ait mesnet ise "Son Türk yaşadıkça kıyamet kopmayacak" Hadisi idi.
Kutaybe bir Türk Kalesini kuşatmıştı. Teslim oldukları taktirde "hiç kimseye dokunmayacağına dair söz" vermişti. Kale teslim olunca, sözünde durmadı. Komutanı ve oğlunu idam etti. Teslim olan 900 askerin de kafasını kesti. Bu davranışa meşruiyet kazandırmak için "Söz şeriattan sayılmaz" şeklinde İslam hukukunda kural geliştirildi.
Türk-İslam hukukçuları, tarihin her döneminde , arapların uyguladığı "söz şeriattan sayılmaz" hükmünü sakladılar. Bedeli Gazze Savaşı sırasında pahalıya mal oldu.
Filistinli araplardan oluşan askerler, Osmanlı Ordusunda savaşmaya yemin ederek söz vermişlerdi. Arap kültürüne göre "söz şeriattan" sayılmıyordu. Ingilizlerden menfaat elde eden Filistinlileden kurulu Ordu, Osmanlı saflarını bıraktı, Ingiliz tarafına geçti.
1917 Gazze Savaşı kaybedildi. Osmanlı 1918 yılında Mondoros Mütarekesi ile silah bıraktı. Silah bIrakan imparatorluk yıkılır. Osmanlı, arapları "necip millet" saymanın bedelini "yıkılarak" ödedi.
Tarih ders almak için yazılıyor. Arapları savunmadan önce;
1. "Söz şeriattan sayılmaz" şeri hükmünü ve
2. "Son Türk ölmedikçe kıyamet kopmayacak" Hadisini,
her Türkün bilmesi gerekiyor.