Ekonomide önemli bir kural var. Kişi, aile, bölge ve ülke ürettiğinden fazla tüketemez. Tüketir ise borçlanmak zorundadır.
Bu kuralın ilginç bir istisnası var. Belki de Literatüre benim adım verilerek bu istisna geçecek. Birlikte inceleyelim.
Ürettiğinden daha fazla tüketen ülkeler, cari açık veriyor. Cari açık kadar borçlanması gerekiyor. Ancak, üretim ve ihracat amacıyla ithalat yapıldığı zaman işler değişiyor.
2002 yılı ile 2017 yılları arasındaki cari açıkları topladım. 696 milyar dolar tutuyor. Ekonomi kuralına göre, Türkiye'nin 2002 yılından 2017 yılına kadar borçlarında 696 milyar dolar artış olması gerekiyor.
Dünya Bankası rakamlarına göre, 2017 yılı sonunda Türkiye'nin yurt dışına toplam borcu 417 milyar dolar. Bu borcun 129 milyar doları 2002 de mevcut. Bu duruma göre 2002 den 2017 yılına kadar borçlarda 286 milyar artış olmuş. Halbuki Cari Açık toplamı 696 milyar dolardır.
Türkiye son 15 yılda, verdiği cari açık kadar neden borçlanmadı?
Sorunun cevabı çok basit.
Ödemeler dengesi prensibine göre, toplam cari açık olan 696 milyar dolardan, borç artışı olan 286 milyar doları çıktığımız zaman geriye kalan 410 milyar dolar ülkeye para girmiş.
Bu para nasıl girdi sorusuna cevap bulmamız lazım.
İki kaynak var. Birincisi dogrudan yatırımlar. İkincisi sermaye artışı.
2002 yılından 2017 yılına kadar ülkeye 186 milyar dolar civarında doğrudan sermaye girişi olmuş. Bu para ülkede kalıcı yatırımlara gitmiş. Konut satın alınmış, fabrika kurulmuş. Kayıtlarda mevcut.
410-186= 224 milyar dolara cevap yok.
Şahsi kanaatime göre, içeride kalan bu para ülkede üretim yapan yabancı şirketlerin sermayelerine ilave edilmiş olmalı. Zira, Türkiye'de üretim yapan şirketler, fatura oyunları ile buradaki kazançlarını dışarı aktarıyor. Bu işlemden dolayı, dış ticaret açığı anlamsız yüksek seyrediyor.
Sürekli dışarı kar transferi nedeniyle, buradaki şirketin blançosundaki döner varlıklar, sabit varlıklara göre azalıyor. Şirketin üretim yapabilmesi için, nakit varlıkların artırılması gerekiyor. Yabancı şirket önce, kendi kendine borç vererek, finansman sorununu çözüyor. Bir süre sonra borcu sermayeye ilave etmek zorunda kalıyor.
İlginçtir, bu süreç dinamik bir şekilde devam ediyor.
Bu nedenle, Türkiye cari açık kadar borçlanmıyor.