Rahmetli Cumhurbaşkanı Özal askeri vesayet rejiminden bunalmış idi. Sıkıntısını "daha fazla Cumhuriyet mi, daha fazla demokrasi mi " diyerek dile getiriyordu. Türkiye askeri vesayeti yok etti. Ancak başka vesayetler ortaya çıktı. Zira yöneticiler bir süre sonra devleti kendi mülkü zannetmeye başlıyor. Sistemin Cumhuriyet olması sonucu değiştirmiyor.

Cumhuriyet idaresi "Yasaların Üstünlüğü" prensibine dayanır. Hangi yasalar sorusuna "Doğal Yasalar" şeklinde cevap verilebilir.

Doğal yasalar sorunu Milattan önce 3. milenyumdan beri çözülmeye çalışılıyor.

Tarımsal üretim aşamasında din toplumu bir bütün olarak kuşatıyordu. Din adamları ilahi kuvvet adına toplumu idare ediyordu. "Tanrı dedi ki " sözü yöneticilerin işini kolaylastırıyordu.

Nitekim Milattan önce 2. milenyumda, yani bundan yaklaşık 4 bin yıl önce Hammurabi yasaları yaparken tapınağa (ziggurata) giriyor ve tanrı ile görüşerek "tanrı dediki" diyerek yasalarına ilahi içerik kazandırıyordu. Baş rahip sıfatıyla tanrı adına toplumu idare ediyordu.

Toplum idaresinde en çok uygulanan Musa Şeriatı olmuştur. Zira Musa Şeriatı semavi dinler şeriatını derinden etkilemiştir.

Musa şeriatı on emre dayanıyor.Musa'dan binlerce yıl önceden beri on emirden beşi Antik Mısır'da hukuk kuralı olarak uygulanıyordu. Mısır prensi ve generali olarak tanımlanan Musa bu kuralların uygulandığını biliyor olmalıydı. Çünkü, "öldürmeyeceksin" on emirden birisiydi ve Musa kavgada bir kişiyi öldürdüğü için Mısırdan kaçmak zorunda kalmıştı. Bu realiteye rağmen Musa, Mısır yasalarını Yahudilere tanrının emri diyerek dikte ediyordu.

Sanayi üretim aşamasına geçen toplumlarda dinin siyasal etkinliği azalıyor. İleri sanayi toplumlarında tamamen yok oluyor. Modern dünya doğal hukukun temelini olşturan "EVRENSEL İNSAN HAKLARINI" esas alıyor.

Batı medeniyeti, insanların doğuştan kazandığı temel hak ve özgürlüklerin hiç bir koşulda ihlal edilmesine izin vermiyor. Demokratik yöntemler ile iktidara gelenler "doğal haklara zarar veren" yasa yapma yetkisine sahip olamıyor. Daha fazla demokrasi talebi, daha fazla cumhuriyet duvarını aşamıyor.

Günümüz dünyasında ,Demokratik Cumhuriyet modern insanın ideasını oluşturuyor.

Dünyada ilk defa demokratik cumhuriyet 1776 yılında Amerika Birleşik Devletleri kurulurken inşa edildi. Diğer cumhuriyetlerin tamamı demokrasi dışı yöntemler ile kuruldu. Diktatörlük ve krallık rejimleri kendilerini Aristokratik ve Bürokratik karakterli Cumhuriyet rejimleri ile meşrulaştırdılar.

Darbeci askerlerin yazdığı 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, demokratik prensipler ile yeniden yazılmayı bekliyor. Bu aşamada daha fazla demokrasi talebi halk iradesinin anayasaya yansıması olarak mana taşiyor.

Demokratik Cumhuriyet kurulurken, hukuk devleti prensiplerine uyulması gerekiyor. Inanması zor bu ideayı söylemek kolay. Zira,Türkiye'deki hukuk anlayışı doğal hukuka saygı esasına dayanmıyor. Yasa yapma gücünü elde edenler, hukukun üstünlüğü yerine "egemenlerin hukukunu " ikame ediyor. Daha fazla Cumhuriyet diyenler, aslında doğal yasalara saygı duyulmasını talep ediyor.

Daha fazla demokrasi talebi ise siyasal toplumda kutuplaşmalara neden oluyor. Kutuplaşmanın bir ucunda anarşi, diğer ucunda demokratik diktatörlük var.

-Toplumsal düzene karşı çıkanlar "daha fazla demokrasi " talep ediyor. Kendi siyasal anlayışlarını egemen kılmak isteyenler demokrasiyi araç olarak kullanıyor. Ayrımcılık arttıkça "toplumsal istikrar" bozuluyor.

-Kutuplaşma sonunda ortaya çıkan tek parti iktidarı parlamenter sistemi demokratik diktatörlüğe dönüştürüyor. Nitekim, Hitler demokratik parlamenter sistemin ürünüdür.

Bu iki zıt kutuplaşmayı demokratik cumhuriyet önleyebilir. Demokratik Cumhuriyet sayesinde "evrensel hak ve özgürlüklere saygılı hukuk düzeni kurulabilir.