Ekonomide acımasız bir kanun var. Çevre-Merkez ilişkisi olarak kendini gösteriyor.
Merkez katma değeri yüksek mal ve hizmet üretiyor, çevredeki düşük katma değerli mal ile ticaret yapıyor çevrenin satın alma gücünü kendinde topluyor.
Türkiye'nin ekonomik merkezi İstanbul.
İstanbul Anadolu'daki bir köye bir adet otomobil satıyor.
Köyün tarımsal ürününü elinden alıyor.
Amerika Türkiye'ye 10 adet uçak satıyor. Türkiye'nin bir yılda fındık mahsulünden elde ettiği iki milyar doları elinden alıyor. Uçak fabrikasında bin kişi çalışıyor. Fındık üretiminde bir milyon aile çalışıyor.
Çevrede birikmiş olan tasarruflar bankacılık kanalıyla merkeze taşınıyor. Yetişmiş elamanı beyin göçü şeklinde merkeze getiriyor.
Merkez zenginleşiyor çevre fakir kalıyor.
Bu dengesizlik sosyal hayata yansıyor. Merkez ülkeleri refah içerisinde yaşarken çevrenin geri kalmışlığı insanları huzursuz ve rahatsız ediyor.
Dünyanın bir köşesinde bir dolar ile bir gün geçirmeye çalışan fakir ülkeler, diğer tarafında bin dolar ile geçinemeyen zengin ülkeler mevcut.
Zenginlerin doyumsuzluğu, dünyanın ekolojik, ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlarını derinleştiriyor.