Unutulan, es geçilen, gözden kaçan konuya dikkatinizi çekmek isterim. Charlie Hebdo dergisine yönelik katliamın ardından Paris’te düzenlenen ve iki milyona yakın kişinin katıldığı yürüyüşün, Fransız hükümetine karşı ciddi bir darbe girişimi olduğunun üzerinde kimse durmadı.

            Bir Mizah dergisi basıldı, çalışanları öldürüldü diye dünyayı Paris’e çağır, yürüt. Bu olacak şey değil. Bu bal gibi darbe girişimidir. Biz Türkiye’de yaşayanlar bu oyunları yaşadık, biliriz. Hem de dış güçlerin desteği ayan beyan. Dış ülkelerin devlet ve hükümet başkanları da bu işin içinde. Yani kökü dışarıda bir tezgah.

            Yüz binler bir işaretle, talimatla, emirle toplanıyor, yürüyorlar, polis güvenlik güçleri yok gibi, olanlar da seyrediyor. Gözaltı yok. Hani gaz fişekleri, hani tazyikli su, nerede tomalar? Fransa bu olayda dünyaya kötü örnek olduğunu görmelidir. Başka ülkeler bu yürüyüşleri örnek almaz mı? Bu eylem, öyle hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, zimmet, kamu kaynaklarını yağmalama gibi basit bir konu değil. Bundan daha açık darbe girişimi olur mu?

            Buna en iyi yanıtı da dün Türkiye’den RTE verdi. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas için Ankara’da düzenlenen Maskeli Balo’da konuştu. İsrail Başbakanı Natenyahu’nun hangi yüzle Paris yürüyüşüne gittiğini hatta oradan ne hakla el salladığını sordu. Aslında RTE o sözü başbakanı Davutoğlu’na söyledi. “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” kabilinden bir çıkıştı bu.

            Nitekim, Le Monde, Guardian, İndependent, Le figaro gibi dünyanın önde gelen yayın organları yürüyüşe Türkiye’den katılan Davutoğlu’na aynen RTE nin İsrail’liye söylediği gibi, “hangi yüzle bu yürüyüşe katıldınız?” sorusunu sordular.

            Paris Merkezli Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü daha da ağır açıklama yaptı. Bu katılımı cinayete kurban gidenlere hakaret olarak niteleyip şu görüşe yer verdi: “Gazetecileri susturan ülkelerin temsilcilerinin kendi imajlarını düzeltmek için duygu selinden menfaat sağlamaları, ülkelerine döndüklerinde baskıya devam etmeleri kabul edilemez.”

            Türkiye’de gazetecilere yönelik iktidar baskısını vurgulayan Le Monde şöyle yazdı:

“Liderlerin hepsi Charlie değildi. Hatta yakınından bile geçmiyordu. Terörizm karşıtı  yürüyüşe katılan tartışmalı isimlerin başında, bu yürüyüşe katılımı anlamsız bulunan Türk Dışişleri Bakanı (Başbakan olduğunu bile bilmiyorlar) Davutoğlu var. İşid politikası tartışılan Türkiye’deki rejim, Paris’teki Cumhuriyet yürüyüşünde öne çıkan demokratik değerlerin savunucusu değil.”

            RTE’nin Maskeli Balo’daki bir başka anlamlı sözü şöyleydi: “Paris katliamını işleyenler Fransız vatandaşları, Fatura Müslümanlara  kesildi.” Galiba doğru söylüyor. Bu konuda çok deneyimli. Örnek mi? Türkiye’de İslamcı faşistlerin devleti arkasına alarak işledikleri çok katliam var. Bunların hepsi de Türk vatandaşı.

            Madımak Oteli’nde aydınları yakıp katledenler TC vatandaşı. Bunların katillerini savunan avukatlar da  şimdi AKP’den Milletvekili, Bakan ,Vali, Belediye Başkanı, bilmem ne oldular. Hepsi de Fransız değil, TC vatandaşı. Fatura kime kesildi?

            Madımak katliamı ile ilgili dava yandaş yargıçlar tarafından mahkemede “Zaman aşımı “ ile sonuçlandırıldığında, dönemin Başbakanı RTE,( mutlu olunacak bir olay için söylenen) “Hayırlı olsun” diyerek sevincini gizlemedi. RTE de TC vatandaşı. Faturayı kim ödedi?

 

Roboski’de (Uludere) köylüleri bombalayarak katledenler, bombalama emri verenler de Fransa değil, TC vatandaşları. Hepsini  yargıladık içeri attık değil mi? Ben mi yanlış hatırlıyorum? Yargılanmadılar mı ?Fatura kime kesildi?

            Hrant Dink’i öldürenler, cinayette rol alan, azmettiren devlet görevlileri hepsi TC vatandaşı. Paris’teki gibi yani. RTE’nin belirttiği gibi yani. Bunları da yargılayıp içeri attık değil mi? Yoksa devletteki görevleri sürüyor mu? Ben mi yanılıyorum?

            RTE bu katliamı yapanlar Fransız vatandaşı diyor. Biz de diyoruz ki, Türkiye’deki  katliamları yapanlar nerenin vatandaşı ki yargılanmıyorlar, cezalandırılmıyorlar? Yoksa bizde bu katliamları yapanlar da mı Fransız vatandaşları?

            Aslında RTE’nin öfkesinin nedeni başka. Onun gönlünden geçen şu: “Ulan bu Fransız yöneticiler ne salak ne yeteneksiz. Milyonu aşan insanları toplamışsınız ama bunu değerlendiremiyorsunuz. Bu kalabalığın olduğu yerde, çık bir otobüsün üstüne, al eline mikrofonu, fırsat bu fırsat dünyaya seslen, bağır. Örneğin de ki: Eyy Kılıçdaroğlu, Eyy Demirtaş, Eyy Berkin Elvan’ın annesi, Eyy Gezici’ler.. De işte, ne dersen de. Bulmuşun kalabalığı, heba etmişsin. Sizden politikacı olmaz. Batı kafası işte.

MASKELİ BALO

Bu arada Cumhurbaşkanlığının kaçak sarayında Mahmut Abbas Onuruna düzenlenen Kıyafet Balosuna katılanlar ilginç giysilerle dikkat çektiler.16 eski Türk Devletini simgeleyen giysilerin yanında, arkada kaldıkları için görüntüye giremeyenler arasında zırt vırt ağlayan Bülent bey sülük kıyafetine benzetilen elbise ile gelirken, hemen yanlarında dansöz kıyafetleriyle gazeteci oldukları ileri sürülen, Barlas, Oral kardeşler, saray çalgıcısı Bingöl’lü Yavuz ve Çetinlerin Sinan’ı da Baloda bulunanlar arasındaydı.