2001 ekonomik krizi sonunda İMF'nin Sn. Derviş kanalıyla uyguladığı ekonomi politikalarına sadakatin sonucu olarak İktidarın ekonomide başarılı olduğu söyleniyordu.
Bu iddianın doğruluğu son iki yıl içerisinde uygulanan ekonomi-politika sonucu ortaya çıktı. Siyasi iktidar ekonomik akıldan uzaklaştı ve Türk ekonomisi orta gelir tuzağına yakalandı..
Yapılan ekonometrik hesaplara göre 2.32 seviyesini aşan her 10 kuruşluk dolar kurundaki artış, açık pozisyonu olanlara getirdiği ilave yük 17,5 milyar lira civarında. Bu yanlışlığın nedenlerini ortaya koyan ekonomistler Keynesci olmakla suçlanıyor. Nitekim Ekonomi Bakanı Sn. Zeybekçi ''Keynes'in kitaplarını yakmadınız mı'' diye saygın ekonomistleri adeta suçluyor.
Duy da inanma. Belli ki Keynesin ne demek istediğini tam olarak anlayamamış. Çok basit bir lisan ile anlatayım da anlasın.
Keynse'e göre faiz hadlerindeki düşme bazı hallerde yatırımları artırmıyor. Kriz zamanlarında yatırımcılar faizler düşse de beklentiye giriyor ve yatırım yapmıyor. Yatırım yapılmayınca ekonomi tasarruf fazlasını harcayamıyor. Harcama seviyesi düşüyor. Düşük harcamaya bağlı olarak gelir daha düşük seviyede dengeye geliyor. Bu durumda krizden kurtulmak için devletin maliye politikası yoluyla yatırım ve tüketim harcamalarını artırması şart.
Klasik ekonomi teorisine göre faiz hadleri tasarrufları yatırımlara eşitler ve ekonomik denge otomatik olarak kurulur tezi Keynes tarafından çürütülüyor.Liberalizm çok büyük yara alıyor. Daha sonra monatersit ekonomistler bu iddiayı çürütmek için çok uğraştı. Fakat kriz zamanlarında Keynesien uygulamalar ekonomileri ayağa kaldırdı.
Nitekim , 1929 büyük ekonomik kriz Keynes'in fikirleri uygulamaya konularak aşıldı.
Türkiye 2009 yılında tıkanmış olan inşaat sektörüne dinamizm vermek amacıyla emlak vergilerini geçici olarak düşürmüştü. Basit bir Keynesien uygulama ile inşaat sektörüne dinamizm kazandırıldı.
2008 yılından itibaren ABD çalışanlara vergi iadesi çekleri göndererek halkın satın alma gücünü artırmak suretiyle harcama seviyesini yükseltti. Ve ekonomik kriz aşıldı.
Tasarruf fazlası olan Japonya milli hasılasının iki misline yakın devleti borçlandırdı. Harcama seviyesini artırarak durgunluktaki Japon ekonomisini harekete geçirmeye çalıştı. Japon Devletinin borcu 11 trilyon dolara ulaştı. Borçlanma limitine geldi. Şimdi başka bir Keynesien uygulamanın yollarını tartışıyor.
Bu gün tasarruf fazlası olan ekonomiler durgunluktan kurtulamıyor.Para politikaları ile ekonomik krize çözüm bulunamıyor. Durgunluğu aşmak için Dünya Keynesien politikaları uyguluyor.
Devletin gelir ve harcamalarının ekonomik amaçla kullanılmasına maliye politikası deniliyor. Maliye politikasından söz edilince Keynesien uygulamalar akla geliyor. Bizim Ekonomi Bakanımız ise Keynes'in kitabını yakmaya çalışıyor.
Siyasi iktidar ekonomik akıldan her gün biraz daha uzaklaşıyor.