Tecavüze uğrayıp öldürülen Özgecan için her şey söylendi. Hatta söylenmesi gerekenden fazla şeyler söylendi. Yani hiç konuşmaması, susması, utanması gerekenler bile konuştu. Davutoğlu Ahmet Antalya meydanında, ”kadına uzanan eller kırılsın, kırılacak” diye slogan attırdı.
“Kadınla erkek eşit değildir, bu fıtratta yoktur” diyerek kadını aşağılayan adamın elini kır da görelim.
“Kızlı, erkekli dolaşıyorlar, aynı evlerde kalıyorlar” diyenin hadi elini kırma da kulağını bir çeksene.
Kızla erkeğin el ele dolaşmasının caiz olmadığını bildiren diyanetin kolunu bir tut bakalım.
Kadınlı erkekli Horon oynamanın haram olduğunu ilan eden Samsun il Müftüsü Hayrettin Öztürk AKP’den milletvekili aday adayı oldu. Bu adamın kolunu bir yokla bakalım.
RTE bu cinayeti işleyene en ağır cezanın verileceğini, bunun yakın takipçisi olacağını söylüyor.
İyi, Berkin Elvan ve gezi eylemcisi gencecik çocukları öldüren polislerin, yargıdan kaçırılmasına, korunmasına neden ses çıkarmıyorsunuz? Neden o cinayetleri işleyenler senin “kahramanların” oluyor? Bu tür acılar seçim propagandalarına malzeme yapılmaz.
Bakın, en yetkili iki zat; Mardin’de N.Ç adında 13 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz ettiği belirlenen 32 kişiye dava açıldı. Mahkeme bu çocuğun “rızası“ ile bu işi yaptığına karar verdi, kimse ceza almadı. Bu tacavüzcülerin kollarını kırmak hiç aklınıza gelmedi.
Gaziantepten Adana’ya gelen 16 yaşındaki genç kız H.P. ikisi polis dört kişinin tecavüzüne uğradı. Tecavüzcü sanıklar ilk duruşmada serbest bırakıldılar. Bunların ikisi polis. Şunların kolunu bırakın kırmayı, bir bükseydiniz ya.
Kocaeli Gölcük’te 13 yaşındaki O.Y. adlı kız 29 kişinin tecavüzüne uğradı. Mahkemeye göre sanıklar “iyi halli”ydi. Ve gerekçeye bakın ki, “yaşından büyük gösteriyordu” Tecavüz eden sanıklar ceza almadılar. Kol kıran Ahmet, onların kolları hala sağlam, yerinde. Ama sizin sesiniz 13 yaşındaki kız çocuğu için hiç çıkmadı.
Mahkemeye gelirken takım elbise giyip, kravat takarak gelene, katil de olsa, tecavüzcü de olsa ceza indirimi yapılıyor. Ne yapacaktı adamlar, hakimin karşısına pijama ile mi çıkacaklardı, soyunacaklar mıydı?
RTE, bu çocukların davalarını neden izleyip de sahip çıkmadınız? O zaman önünüzde seçim mi yoktu?
Davutoğlu Ahmet, seçim mitinglerinde kol kırıyor, “kadına uzanan eller kırılsın” diye tempo tutuyor.
“Kadın iffetli olacak, herkesin içinde kahkaha atmayacak” diyerek kadını aşağılayan, yanı başında oturan bakanın kolunu büktüğünü hiç görmedik.
"Hamile kadın sokakta karnını gererek dolaşamaz, evinde otursun” diyerek kadını aşağılayan, onun sokağa çıkmasını bile uygun görmeyen adama, ne RTE’den ne Kol kıran Ahmet tepki verdi.
“Örtünmeyen kadın ya satılıktır, ya kiralık” diyen partililerinizin kolları, bacakları hala yerli yerinde.
“Okullarda kız erkek ayrılmalı, aynı sınıflarda olmaz” diyen, hatta okul merdivenlerini kız ve erkek öğrencilerin birlikte kullanmasını caiz görmeyen, belediye ve halk otobüslerinin ayrılmasını isteyen bir anlayış ülkeyi yönetiyor.
Din devleti esaslarının egemen kılınması için, polis şiddetini, devlet terörünü uygulayanlar yönetimde. Polise “vur, kır, öldür” yetkisi veren yasa TBMM gündeminde. “Bu yasa çıkacak” diyen başvekil, yasaya muhalefet edenlere, ”yasanın nesine karşı çıkıyorsunuz? Molotof atan göstericileri önlemek için bunlar” diyor.
Mesele hiç de öyle değil. Özgecan’ın katledilişini Taksim meydanında protesto eden 50 kadar kadın polis şiddeti, dayağı ile karşılaştı. Kadınların açmak istedikleri ve polisin kapıp gözaltına aldığı pankartta “katledilen kadınlar, Özgecan isyanımız” yazısı vardı.
Davutoğlu Ahmet, “Hani kadına kalkan eller kırılsın” diye meydanda slogan atıyordun. Taksim’de kadınların aynı eylemini sizin polisler dağıttı. Slogan atmak sadece iktidar yanlıları için mi serbest? Polis yasasını bunun için mi sertleştiriyorsunuz?
Bu yasa tasarısı için eski İstanbul Baro Başkanı Turgut Kazan şöyle diyor: “Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde toplantı ve gösteriler için ayrıca ve özel olarak pankart ve slogan yasağı konulamaz. Ama bizde bu bile düşünülmüş."
Başbakan ve RTE iç güvenlik yasa tasarısını savunurken, “Molotof kokteyli, sapan, demir bilye “ diyor. Ancak, örneğin, Birleşik Haziran Hareketinin (BHH) zorunlu din derslerine karşı ve anadil eğitimi talebi için yurt çapında yaptığı okul boykotu eylemi polis şiddetiyle karşılaştı. İzmir’de BHH sözcüsü Onur Kılıç bir gün önce gözaltına alındı, tutuklandı. Onur Kılıç’ın elinde, üzerinde molotof, sapan, demir bilye yoktu. Yüzünü de kapatmamıştı. Ama polis geldi evinden aldı. İşte toplumda, zalim devlet, ceberrut iktidar algısı ve olgusu böyle ortaya çıkıyor.