NATO, Rus yayılmacılığına karşı koymak amacıyla kurulmuş askeri bir yapılanmadır. Rusya'nın boğazlar ve Kars vilayetimiz üzerindeki talepleri üzerine, 1952 yılında NATO’ya katılmak zorunda kaldık.

1990 yılında, Sovyetler Birliğinin dağılması üzerine NATO’nun işlevi sonlandı. Ancak, Batı kapitalizminin vurucu gücü olarak NATO yaşamaya devam ediyor.

NATO içerisinde Türkiye'ye ikinci sınıf muamelesi yapılıyor. Karar merciinde Türkiye'ye görev verilmiyor. Basit bir NATO Sekreterlik görevi dahi Türkiye'ye verilmedi. Buna rağmen Türkiye NATO taleplerini harfiyen yerine getiriyor.

Kim ne derse desin, NATO Amerika Birleşik Devletleri egemen bir kuruluştur. ABD kendi çıkarları için NATO’yu kullanıyor.

Son zamanlarda Amerika'nın Kürt politikası ile Türkiye'nin çıkarları çatışıyor. Amerika PKK'nın Suriye kolu PYD'yi silahlandırıyor. Böyle bir politika NATO’nun amacına uygun değil.

NATO üyesi olan ABD, ittifaka üye aleyhine terörist faaliyette bulunan illegal kuruluşlara silah veremez. Verdiği takdirde, NATO’ya olan güven sonlanır. Amerika'nın yanlış politikası Türkiye'yi arayışlara itmiştir.

Türkiye, Rusya'dan S 400 füzelerini satın alıyor. Bu füzelerin hedefi NATO ve Amerikan uçaklarıdır. Türkiye hem NATO üyesi, hem de NATO’ya karşı silahlanıyor. Silahlanıyor çünkü Amerika'ya güven tamamen kayboldu.

1967 İsrail-Arap Savaşını "İsrail kazandı" deniliyor. Hâlbuki savaşın kaderini Amerikan 6. Filosundan havalanan uçaklar tayin etmişti.

Şimdi Amerika Kürleri silahlandırıyor. Yarın, Kürtlere uçak da verebilir. Bizdeki NATO silahları Amerikan uçaklarına karşı iş görmüyor.

Ortak akıl "NATO ve Amerikan uçaklarına karşı en etkin silah olan Rus yapımı S 400’leri bir an önce konuçlandır" diyor.