Türkiye ''özel sektörün dış borcunu'' tartışıyor. Fakat, tartışmacılar özel sektör nasıl borçlanıyor farkında değil. İncelemiş olsalar, tartışmaya dahi gerek olmayacağını görecekler.

Özel Sektör dışarıdan iki şekilde borçlanıyor.

1. Kendi parasını borç adı altında kullanıyor. Eğer bir Türk Şirketi, doğrudan yabancı bankadan borç almış ise, mutlaka kendi parasını kullanıyordur. Yabancı banka, Türk şirketine karşılığı olmadan borç vermez.

Bu şekilde borçlanma yeni değil. Rahmetli Maliye Bakanı Adnan Kahveci ''Yurt dışına ödenen faizler kardan düşülmesin'' diye karar çıkarmak istedi. Yer yerinden oynadı. Zira, dışarıdan kendi parasını borç alan şirketler, ödediği faizi karından düşüyor ve az vergi veriyor. Bu süreç 40 yıldır devam ediyor. Özel sektör dış borcunun yarıya yakını bu şekilde oluşuyor.

2. İkinci borçlanma usulü, 2002 den sonra devreye girdi. Burada üretim yapan yabancı şirket fatura oyunu ile karını transfer ediyor. Örneğin, Türkiye’deki şirketine gönderdiği motorun fiyatını yüksek yazıyor. Bu durum dış ticarete de yansıyor. İthal malları pahalı gözüküyor. Bir süre sonra buradaki şirket, sermaye sıkıntısına giriyor. Ana şirketten borç alıyor.

Ödemeler dengesi blançosunda bu durum gayet iyi görünür. Ortalama her ay 1,2 milyar dolar kaynağı belirsiz para girişi var. Bu giriş bir ay sonraki blançoda özel sektöre borç yazılıyor. Demek ki, özel sektör kendi kendine borç veriyor. Borcu, ödeme sıkıntısına düştüğü zaman, buradaki sermayesine ilave ediyor.

Bu durumu çözmek için 2002 ile 2018 yılları arasındaki cari açıkları topladım. Gördüm ki, toplam cari açık kadar, ülkenin borcu artmamış. Fark 411 milyar dolar. Yani ülke olması gereken borçtan 411 milyar dolar daha az borçlanmış.

Demek ki, 411 milyar dolar yabancı sermaye girişi ile denge kurulmuş. Gelen para nerede diye baktığımızda, özel sektörün sermayesine ilave edildiğini görüyoruz. Bu sonuç istatistiklere yansımıyor.

Türk özel sektörünün dış borcu kağıt üzerindedir. Tartışmaya dahi gerek yoktur.