İki hafta önceki yazdığım makalede "PKK 'nın silah bIrakması gerektiğini " ifade etmiştim. Zira ekonomik ve siyasi konjonktür PKK gibi bir örgütün varlığına müsaade etmiyor.
Yapılan askeri operasyonlar incelendiği zaman Türk silah sanayinin çok geliştiği görülüyor. Nitekim Türkiye insansız keşif uçakları, beton sığınakları delen bombalar, güdümlü roketler gibi yüksek teknolojiye bağlı silahlar kullanıyor. Bu silahların ulusal sanayi tarafından üretildiği anlaşılıyor.
Terörist örgütün siyasal sözcüsü "size savaş yaptırmayacağız" diyor. Bu insanlar meselenin halen farkında değiller. Savaş karşılıklı birbirine "DENK" güçler arasında yapılır. Bir tarafın gücü diğerine göre aşırı yüksek ise bunun adına savaş değil ''YIKIM" denilir. Yıkımın sonuçları sınır kapılarındaki taputlarda görülüyor.
Diğer taraftan akiller diyor ki "taraflar karşılıklı silah bıraksın". Belli ki bunlar akıllı değil. Devlet silah bırakmaz. Devlet silah bıraktığı zaman "siyasal egemenliğini " kaybeder.
PKK "ateş kesilsin çözüm süreci yeniden başlasın" mealinde taleplerde bulunuyor. Bu talebin gerisinde PKK'nın siyasi muhatap alınma arzusu var. Ancak, Türkiye'nin "pozitif hukuk kuralları" ve siyasal meşruiyet anlayışı teröristleri muhatap almaya izin vermiyor.
PKK'yı destekleyen sivil toplum kuruluşları ve yazarlar "orantısız güç kullanıldığından" söz ediyor. Ancak Uluslar arası toplum "terörist insan haklarından yararlanamaz" şeklinde yargı kararları veriyor. Uluslar arası toplum PKK'yı "terörist örgüt" olarak kabul ediyor.
En önemlisi Türk siyasal otoritesinin "kararlılığıdır". PKK'yı ortadan kaldırma kararlılığı hiç bir dönemde bu kadar yüksek olmadı. Zira PKK silah bırakmadığı taktirde "ÇÖZÜM SÜRECİ" anlam taşımıyor.