İlginç bir ülkeyiz. Türkiye borç batağında demek moda. Ekonomide rakamlar konuşur. Rakamları ekonomist gözüyle değerlendirelim. Neticeyi görelim.
Hazine Müsteşarlığının raporları İnternette mevcut. Türkiye'nin gizlisi saklısı yok. Dünya Bankası raporları da ortada.
2017 yılı itibariyle Türkiye'nin toplam dış borç stoku 432 milyar dolar civarında. Bu borcun 129 milyar doları Devlet ve diğer kamu kurumlarına ait. 170 milyar doları bankalara ait. 133 milyar doları banka dışında kalan özel sektöre ait. Bankalar ile birlikte özel sektörün dış borcu 303 milyar doları buluyor.
Bir de hazine kefaleti var. Şirket ödemez ise devlet ödeyecek. Bunun miktarı 13 milyar 155 milyon dolar. Ayrıca hazine bankaların dış borcu olan 170 milyar dolara da kefil. Bu kefaleti 2001 yılında, sosyal demokratların yere göğe sığdıramadığı Kemal Derviş devlete yükledi.
Bankalar işi ciddi tutuyor. Başlarında BDDK var. Banka borçlarının önemli kısmı uzun vadeli Konsorsiyum kredilerinden oluşuyor.
Şimdi oranlara bakalım ve mukayese edelim. 2017 yılında Türkiye'nin ulusal hasılası 834 milyar dolar olarak hesap ediliyor. Dış borcun milli hasılaya oranı yüzde 51,8 oranına tekabül ediyor.
Devletin iç ve diş borçlarının ulusal hasılaya oranı ise yüzde 36. Mastrcht kriterlerine göre bu rakamın alt limiti yüzde 60 olması gerekiyor. Devlet, Mastricht kriterlerinin çok altında borçlu gözüküyor. AB'de Mastricht kriterlerini tutturan Türkiye'den başka ülke yok.
Dışarıya borçlu özel sektörün yüzde 80'inin döviz kazancı var. Borçlu şirketlerden Borsa İstanbul'a kote olanların Bilançoları kar gösteriyor. Aldıkları borcun bilanço aktiflerinde karşılığı mal ve döviz olarak mevcut. Sorun geri kalan yüzde 20 de. Bunlar genellikle kobi ve 25 milyar dolar civarında sorunlu borç yaratıyorlar.
Bankaların ve devletin dış borcuna karşılık ülke yaklaşık her yıl 18 milyar dolar faiz ödüyor. Özel şirketlerin ödediklerini hesaba katar isek, ödenen faiz 23 milyarı buluyor.
Türkiye ilk çeyrekte yüzde 5,5 oranında büyüdü. IMF de büyümemizi 5, 1 olarak revize etti. Yüzde 5 büyüme yaklaşık 40 milyar dolar katma değere tekabül ediyor.
Ekonomik büyümenin yarattığı katma değerin yarısından fazlasını faiz olarak yurt dışına ödüyoruz. İşte felaketimiz buradadır.
Petrolümüz yok. Madenimiz yok. Çalışıyoruz, üretiyoruz, kazanıyoruz. Yarattığımız ilave katma değerin yarısını faiz olarak ödüyoruz. Bu nedenle, uluslar arası bankerler bizden oldukça memnun.
Türkiye borç batağında değil ama "bıçak sırtı denge üzerinde" gidiyor.