Ülkemizde Üniversite kadroları ''iş mekanı'' olarak algılanıyor. Halbuki Üniversiteler araştırma ve geliştirme yapılacak yerlerdir. İş yeri olarak kullanıldığı zaman, yetkili ve etkili kişiler yakınlarını, akrabalarını kadrolara yerleştiriyor.
Üniversite kadrolarına yerleştirme yeni zannediliyor. Bu durum, Kadro Hareketinden beri devam ediyor. Kadrocular sadece üniversite değil, tüm devlet kadrolarını paylaştılar. Halk çocukları devletin üst makamlarında görev alamadı.
1950 den itibaren Halk Çocukları devlette görev alma imkanı buldu. Ancak Üniversitelere giremediler. Üniversitelerde akraba kayırmacılığı devam etti. Bazı kürsler babadan oğula geçer oldu.
Devreye Mason cemiyeti girince kalite daha da bozuldu. Masonlar, kadrolara kimin geleceğini, önceden belirliyorlardı.
Doçentlik sınavına girmek üzere Ankara’ya gidiyorum. Yolda kardeşim Kadirden telefon geldi. ''Abi boşuna gitme seni bırakacaklar'' dedi. Neden diye sordum.
''Karaköy’deki iş hanında kiracımız AKYAK İsimli Şirketin ortağı Mason imiş. Benim imtihana gideceğimi öğrenmiş. Kardeşime ''boşuna gidiyor. Bizden olur almadan imtihanı kazanamaz'' diye kardeşimi uyarmış. Gerçekten 8 bilimsel kitabıma rağmen, sözlü imtihanda kaybettim. Sözlü sınav sohbet gibiydi.
Marmara Üniversitesi, İngilizce Ekonomi Bölümünde 1989 dan, 1997 yılına kadar öğretim görevlisi olarak çalıştım. Sermaye Piyasası ve Ekonomik Entegrasyon dersleri verdim. Bu başlıkları taşıyan iki adet kitap yazdım. Kitaplar yayınlandı.
1997 yılında Gazetede bir ilan gördüm. Marmara Üniversitesi İngilizce Ekonomi Bölümü Yardımcı Doçent arıyor. Müracaat ettim. Aradan bir gün geçmedi. Dekan beni çağırdı. ''Biz o kadroyu, filancanımn kızı için ayırdık, dilekçeni geri al'' demez mi. Dünya başıma yıkıldı. Bir daha Üniversiteye uğramadım.
İş mekanı olarak kabul edildiği sürece Üniversiteler, dünya sıralamasında 500 sıralamasına giremez. İlim ve araştırmada başarı gösteremez. Yüksek Lise olarak eğitime devam eder.
Şinasi Kara