Siyasal toplumun en yetkili kurumu olarak Devlet tüzel kişilik kazanıyor. Tüzel kişiliğini korumak devletin temel görevidir. Devlet tüzel kişiliğine karşı yapılan saldırılar "devletin meşru müdafaa hakkını " kullanmaya mecbur bırakıyor.

Devletin egemenlik alanında egemenlik iddia edenler Devlet ile çatışmak zorunda kalıyor. Zira, belli bir egemenlik alanında birden fazla siyasal güce sahip egemen tüzel kişinin yaşaması mümkün olamıyor. Suriye'de ortaya çıkan kargaşa ortamı bu kuralın nasıl işlediğini açıkça gösteriyor.

Türkiye açısından olaya bakıldığı zaman PKK örgütü ile Devletin neden silahlı mücadele yapmaya mecbur kaldığı anlaşılıyor. Ancak Kürt eliti ve PKK yıllardan beri kan dökülmesine rağmen bu gerçeği kavramaktan aciz.

Tansu Çiller dönemi istisna zannediliyor. Halbuki, Devlet Tüzel Kişisinin kendini koruma hakkı önlenemiyor. PKK silah bırakmadığı taktirde Tansu Çiller dönemi mumla aranacaktır. Zira karşılarında sorunu barış yöntemiyle çözmeye çalışmış ve fakat silahtan başka bir çözüm yolu olamayacağını yaşayarak anlamış siyasal bir güç var.

Başına gelecekleri sezen Kürt siyasetçiler sorunu uluslar arası platforma çekiyor. Çaba boşunadır. Zira uluslar arası siyaset "çıkar" temeline dayanıyor. Türk ekonomisi tarihte görülmediği şekilde Batı ile entegre olmuş durumda. Batı bu entegrasyona zarar gelmesini asla istemez.

Sorunun çözümü PKK'nın derhal silah bırakmasıyla mümkün. Aksi taktirde "devletin kendini koruma güdüsü" nün ekonomik ve siyasal maliyeti yüksek olacaktır.