Öncelikle ''dış borç kavramını'' tanımlamak lazım. Kamunun borcu denildiği zaman, Hazinenin yükümlü olduğu borçlar anlaşılır.
Bizim mevzuatımıza göre, Hazine kamuya ait dış borcun sorumlusudur. 2002 den itibaren, bankaların dış borcuna Hazine kefil oldu. Ayrıca, 9 milyar dolar civarında, özel sektörün dış borcuna, Hazine kefaleti var.
31 Mart 2019 günü itibariyle, Hazinenin toplam dış borcu 230 milyar dolar’dır. Milli hasılaya bölündüğü zaman bu rakam, yüzde 30 oranının biraz altında kalıyor. Maastricht kriterlerine göre kritik oran yüzde 60 dır. Yüzde 60 oranını geçmeyen ülkeler, borçlu ülkelerden sayılmıyor.
Maastricht kriterlerini tutturabilen AB ülkesi yok. Bu oran İtalya'da yüzde 132, Fransa'da yüzde 130, Yunanistan'da yüzde 181 dir. Türkiye'nin yüzde 30 rakamı ile mukayese edildiği zaman, AB ülkeleri borç batağında yaşıyor.
Sıkıntı nereden geliyor. Muhalif kesim, ülkenin toplam borcu kavramı icat etti. Ülke borcu içerisinde, her türlü özel sektör borçları dahil ediliyor. Sorun derinleşsin diye, sürekli, Türkiye’nin borcu kavramını dile getiriyorlar.
Özel sektörün borcunu dahil ettiğimiz zaman, Türkiye'nin toplam dış borcu 444,9 milyar dolara ulaşıyor. Toplam borcun milli gelire oranı yüzde 56 ya ulaşıyor. Bu oran dahi, Maastricht kriterinin altında kalıyor.
Önemli olan Kamu borcudur. Kamu borcu, gelecek kuşakların omuzuna yük olarak kalır. Özel sektör borcunu öder. Ödemez ise iflas eder. Devlet iflas etmez. Devlet borcunu ödeyemediği zaman, IMF'ye gider. Özel sektör borcu için devlet IMF ye gitmez.
Maastricht kriterine göre, Devletin dış borcu için, IMF'ye gitmesine gerek yok. IMF ajanları ve muhalif kesim boşuna uğraşıyor.