Ekonominin temel kuralına göre, ödemeler dengesi blançosunun aktif ve pasiflerinin belirlediği döviz arz ve talebi kurları tayin ediyor.

Cari denge ve sermaye hareketleri dengesi ödemeler blançosu kalemlerini oluşturuyor. Eğer sermaye hareketlerinden fazlalık var ise cari dengeden açığa bağlı olarak sistem dengede kalıyor. Cari açıktan daha çok sermaye girişi var ise kurlar düşüyor. Cari açıktan daha az sermaye girişi var ise kurlar yükseliyor. Oynaklık sermaye giriş ve çıkışına bağlı olarak kurlara yansıyor.

Ancak, cari açık ile birlikte sermaye hareketleri negatif sonuç verdiği taktirde kurlardaki sıçrama durdurulamıyor. Ülkemiz kronik cari açık ile yaşayan bir ekonomiye sahip. Bu açığı sermaye hareketlerinden pozitif bakiye ile bu güne kadar getirdik.

2014 yılı ödemeler dengesi üç milyar dolar kalıcı sermaye açığı verdi. 2015 yılı Ocak ayında bisküvi şirketi 6 milyar dolar sermayeyi yurt dışına çıkardı. Bank Asya'ya el konulduktan sonra sermaye çıkışı hızlandı. Bank Asya'nın 60 milyar lira kredi verdiği düşünülür ise korkup kaçan sermayenin milyar dolarla ölçülmesi mümkün. Kesin rakam Merkez Bankası kayıtlarında mevcuttur.

Bir taraftan cari açık, diğer taraftan sermaye çıkışı kurları artırıyor.Faiz polemiği ise hızlandıran faktörü.

Mart ayı hiç sevilmez. Sıkıntılıdır. 2001 Krizi de Mart ayında çıkmıştı. Mevcut siyasi otorite 2001 krizinin ürünü. Koşullar aynı şekilde gelişiyor. Sermaye kaçıyor. Vatandaş dolara hücum ediyor. Bankalar interbank faizini yükseltiyor. Döviz borçlu şirketler zarar ediyor. Açık pozisyonu olan bankalar zora giriyor.

Krize sebep olan siyasi partiler sandığa gömülüyor. Şu andaki siyasi parti hiç beklenmedik şekilde iktidar oluyor.

Tarih tekerrür ediyor. İlginç tarafı benzerlik o kadar çok ki, 2001 krizini dönemin Cumhurbaşkanı tetiklemişti. Hatırlanacağı üzere Anayasa kitapçığını ekonomiden sorumlu bakana fırlatmıştı. Bu krizi de faiz polemiği tetikliyor.