Faiz finans kapitalin getirisidir. Piyasa faizini, ödünç verilebilir fon arz ve talebi tayin eder. Ödünç verilebilir fonlar, bankalarda mevduat olarak birikir. Bankalar biriken bu fonları, kredi olarak halka aktarıyor.
Ölçek olarak, Toplam Banka Kredileri/Toplam Mevduat formülü ortaya çıkıyor. Bu formülün sonucu birden büyük ise, fon talebi arzı aşıyor ve faizler yükseliyor. Merkez Bankası kayıtlarına bakıldığı zaman, 2018 yılı sonunda toplam kredilerin toplam mevduatı aştığı görülüyor. Bu nedenle, faizleri suni yollardan düşürmek mümkün olamıyor.
Faizleri düşürmeye çalışan ekonomi otoritesinin karşısına, beş büyük ekonomik problem çıkar.
1. Reel faizler, uluslararası reel faiz olan LİBOR' un altına iner ise, ulusal finans kapital uluslararası piyasaya akar. Sermaye arzındaki daralma, piyasa faizini reel faizlerin üzerine çıkarır. Reel faiz denildiği zaman, piyasa faizinden beklenen enflasyon oranını düşmek lazım. Beklenen enflasyon getiriyi tüketir. Aynı zaman, sermayenin satın alma gücünü de azaltır. Bu nedenle, reel faiz hesabını yapmak zordur. Beklenen enflasyondaki belirsizlik bu zorluğun artmasına neden oluyor.
2. Faiz düşmesi yatırımları artırıyor. Bu nedenle, siyasi otoriteler faiz düşsün ister. Ancak, bu düşmenin LiBOR dan başka ikinci bir sınırı daha var. Toplam tasarruf miktarından, daha fazla yatırım yapılamaz. Toplam tasarruflar, toplam yatırımları tayin eder. Tasarrufu yetersiz toplumda faizi düşürmek yatırımları artıramıyor. Nitekim Türkiye'de toplam krediler/toplam mevduat oranı birin üzerinde seyrediyor. Yani yeterli tasarruf yok. Bu koşulda, faiz düşmesi yatırımları artıramıyor.
3. Faizler beklenen enflasyonun altına düştüğü zaman, para ikamesi başlar. Tasarruf sahipleri, paralarını dolar gibi kuvvetli paralar ya da altın satın alarak tutar. Para ikamesinin maliyeti vardır. Yabancı parayı kullanan ülkeler bedel öder. Yabancı ülke parası, ferdin ya da kurumun kasasına bedava girmez. Mutlaka karşılığında ihracat yapılmıştır. İhracat yapılmamış ise borç alınmıştır. Kasada para tutarken, faiz ödenir. Şu anda Türkiye’de bankalarında, 200 milyar dolar civarında yabancı para mevduat var. Ülke bedelini yılda 8 milyar dolar civarında faiz olarak dışarı ödüyor. Yani, faizi düşürelim derken, ülke dışarı faiz ödüyor. Bu paradoksu, pek az ekonomist anlayabiliyor.
4. Reel faizler, Libor'un altına düştüğü anda, ödemeler dengesi bilançosu negatif bakiye vermeye başlar. Kurlar artar. Zira kurları, ödemeler dengesi bilançosunun aktif ve pasif hesapları tayin ediyor. Negatif bakiye, döviz talebi olarak sonuç veriyor. Kur artışının sonuçları enflasyon olarak yaşanıyor.
5. Reel faizin libor altına düşmesi, sermaye dar boğazına neden olur. Yatırım yapacak para bulunmaz. Ekonomik büyüme düşer. Halbuki normal koşulda yüksek faiz yatırımları azaltır ve büyüme bu yüzden düşer diye hesap edilir. Ancak, yetersiz sermaye, faizler sıfır olsa dahi yatırıma olanak tanımaz. Faizleri Libor üzerinde tutmak, ekonomiye sermaye kazandırıyor ve büyümeyi destekliyor. Türk ekonomisi için, yüzde birlik büyüme 170 bin kişiye iş veriyor.
Faiz konusu çok mühim olup, siyasi otoritelerin insiyatifine bırakılamaz. Bırakıldığı taktirde, Libor altına düşen faiz yukarıdaki sorunların yaşanmasına neden oluyor.