Ekonomide reel ve finans olmak üzere iki kesim var. Finans kesimi parasal gücü temsil ediyor. Reel ekonomi ise üretim ve tüketim tarafından belirleniyor.
Finansal politikalar ile reel ekonomiyi etkilemek mümkündür. Finansal gücü elinde bulunduranlar, üretimi ve tüketimi belirli sınırlar dahilinde tayin edebilir. Ekonomik kriz yaratabilir. Ekonomiye dinamizm de kazandırabilir.
Finansal otorite piyasaya gereğinden az para verir "deflasyon" yaratır. Gereğinden çok para verir "enflasyon" yaratır. Likiditeyi kısarak bankaları batırır. Daha az likidite daha yüksek interbank faizi olarak piyasaya yansır. Sermaye piyasasına müdahale eder. Tahvil fiyatlarını düşürür. Tahvil fiyatları düşünce piyasa faizi yükselir. Yüksek faiz yatırımları azaltır. Devletin borçlanmasını zora sokar. IMF kurtarıcı olarak kapıya gelir.
Finansal gücü kullanmanın şartları var. Birinci ve önemli şart Merkez Bankası karar mekanizmasına sahip olmak. Bu mümkün değil ise piyasa yapıcı bankalara egemen olmak.
Türkiye bu iki gücü dolar egemeni bankerlere kaptırmadı. Kaptırmış olsaydı, şu anda dolar 5 lirayı çoktan aşmış, faizler yüzde 200'lere yükselmiş, devlet borç bulamaz duruma düşmüş olurdu. Ekonomik kriz yaratılarak siyasal sonuçlar elde edilebilirdi.
Rahmetli eski Maliye Bakanı Unakıtan "Ziraat Bankasını da satacağım" dediği zaman şaşırmıştım.
Finansal egemenlik gider ise siyasal egemenlik kaybolur diye yazılar yazdım, konferanslar verdim. Sonunda siyasal otorite fark etti ve piyasa yapıcı Ziraat, Vakıflar ve Halk Bankasını özelleştirmekten vaz geçti.
Bankerler devam eden savaşta finansal kesimdeki güçlerini kullanmanın sınırına geldiler. Zira para politikalarını tayin edecek aletleri kalmadı. Güçlerini sermaye ve para piyasasında çok sınırlı olarak kullanabildiler.Yapacakları bu kadar. Herkese geçmiş olsun.