Fındıkçılık bize atadan miras kaldı. Ulubey Etlikkırandaki bahçeyi, dedem satın almış.
Anam anlatırdı; o zamanlar, Tapu İdaresi Gölköyde imiş. Dedem, Gölköye (30 km) yürüyerek gitmiş. Tapuyu alıp eve geldiğinde, ayaklarını taş kesmiş kanıyor. Büyük anam ''ayağın kanıyor'' deyince fark etmiş. Dedemden intikal eden Etlikkırandaki bahçeyi kaderine terk etmek mümkün olamıyor.
Verimli arazilere ağalar el koymuş. Bizim gibi göçebelere say-yama ve verimsiz araziler kalmış. Harcadığım parayı vermiyor. Ama hatıraları yaşatmak gerekiyor.
Fındık konusunda dedem ''Fındık çuvala girmeden kilosu belli olmaz'' derdi. Doğru bir söylem olduğunu, dün bir kere daha hatırlama fırsatı buldum. Dün fındıkları çuvallattım. Geçen seneki ürünü alamayacağım anlaşıldı. Halbuki, toplarken, bahçeden çuvallar geçen seneden daha çok geliyordu. Harmana bakıldığı zaman gapsul çok görünüyor. Çeç fındık çuvala girdiği zaman gerçek ortaya çıkıyor.
Öyle beklendiği gibi değil. Bu sene fındık, tahmin edilen rakamlara ulaşamayacak. Geçen yılki rakamı yakalayan şanslı sayılır.
Piyasadaki malum zevat, fındık çok propagandası yapıyordu. Zira, fındık çok olunca, fiyatı düşük kalıyor. 800 bin ton olacağını ilan etmişlerdi. Böyle bir rakama ulaşmanın imkanı yok.
Acı olan taraf, tekelci fındık alıcıları piyasa fiyatını, destekleme fiyatından 9 lira aşağıda tutmayı başardılar. 43 liraya fındık almak, devletin fındık politikası ile bağdaşmıyor. Rekabet kurulunun devreye girerek, alım tekeli kuranlar hakkında inceleme yapması gerekiyor.