Günümüzde toplumlar ikiye ayrıldılar. Bir tarafta cahil ve statükoya hapsedilmiş olanlar. Diğer tarafta, akıl ile hareket eden toplumlar. Yarışı kaybeden yok olacak. Bu sonucu, son Koronavirüs Pandemi herkese öğretti.
Gelişmeye kapalı (statükoya hapsedilmiş) toplumlarda şikayet olmaz. Onlar, ikna edilmiş toplumlardır. Toplumlar, en kolay DİN yoluyla ikna ediliyor. Bu nedenle din, toplumları statükoya hapsediyor. Gelişmeyi durduruyor.
-Mısır medeniyetine bakınız. Piramitleri yapan teknolojiyi bilen Mısırlı, bu teknolojiyi unutmakla kalmamış, dünyanın geri ülkeleri arasında bulunuyor. Nedenini araştırdığımız zaman, karşımıza Mısırlı Rahipler çıkıyor. Rahipler, egemenliklerini sürdürmek için, teknolojik bilgileri gelecek kuşaklara aktarmadılar. Mısır ülkesini statükoya hapsettiler.
-Roma Medeniyetini yıkan da din adamları olmuştur. Roma ''vatandaşlık kavaramı'' üzerine kurulmuş bir imparatorluk idi. Kilise için hedef tüm insanlık olduğu için, Romanın '' vatandaşlık'' kavramını yıkmakla işe başladı. Sonuç, muhteşem Roma Medeniyeti yok oldu.
Roma çimentoyu biliyor, muhteşem binalar yapıyordu. Roma Hijyeni biliyor, şehirlerde kanalizasyon düzeni kuruyordu. Roma hukuku biliyor, uyguluyor ve insanlık ROMA SULHÜNÜ yaşıyordu.
Papa o kadar cahil idi ki, hijyeni mahvetti. Hristiyan aleminde, dizanteri ve koleradan bir haftada, bir şehir yok oluyordu. Papa Gregoire, kedileri şeytan ilan etti. Hristiyan aleminde kediler katledildi. Doğal denge bozuldu. Her tarafı fareler sardı. Fareler beraberinde VEBA hastalığını taşıdılar. Avrupa’da insanların yarısı Vebadan öldü.
Papa, toplumları statükoda tutmak için bilim ile dahi ters düşüyordu. Dünya merkezli evren fikrinde ısrar eden Papa neredeyse, Güneş merkezli evren düzenini açıklayan Galileo'yu engizisyon mahkemeleri yoluyla idam ediyordu.
Din damlarının kurduğu statükodan, insanoğlu kolay kurtulamadı. Ancak, doğal sosyolojik düzen, gelişme üzerine kuruludur. En önemli etken savaştır. Savaş, gelişmeye olanak tanıyor. Askeri teknoloji üretme yarışı başlıyor. Sulh döneminde askeri teknolojiden en çok ekonomi istifade ediyor. Güç ekonomiye geçince, gelişme dinamizm kazanıyor.
Günlerdir faiz konusunda ekonomik kuralları anlatıyorum. İşin ilginç tarafı, toplumların gelişmesinde faiz çok önemli bir rol oynamıştır. Faiz sayesinde, sermaye birikiyor. Biriken sermaye, sanayi üretimine geçişi sağlıyor ve toplum tarımsal üretim aşamasında saplanıp kaldığı statükodan kurtuluyor.
Din adamları, bu gerçeği fark etmekte gecikmediler. Faizi yasakladılar. Zira, faiz ile para biriktirme, yeni bir güç merkezi yaratıyor ve finansal güç merkezi sistemi kökünden sarsıyordu.
1500 lü yıllara kadar, Doğu ile Batı arasında gelişmişlik farkı yoktu. Batı Hristiyan, Doğu Müslüman din kurallarına göre idare ediliyordu. Müslüman aleminin ilim ile barışık olması, doğunun daha ileride olmasını olanaklı kılıyordu. Doğuyu talan etmek isteyen Papa, her seferinde başarısız kalıyordu. İşler, 1520 yılından sonra değişmeye başladı.
1520 yılında Papa ''faizi meşru'' sayınca, işler değişti. Batıda tefeciler, meşru banker oldular. Faiz yoluyla para biriktirdiler. Biriktirdikleri paraları, yatırıma kanalize ederek fabrikalar kurdular. Batı, sanayileşmeye başladı. Doğu ise olduğu yerde saydı.
Gelişmişlik farkını yaratan gücün faiz olduğunu çok az insan biliyor.