Ahmet Arif "İÇERDE" adlı şiirinde, hapishane duvarlarındaki taşlarla yaptığı 'lirik söyleşiyi ' şöyle bitiriyor:
"Haberin var mı taş duvar
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin".
Ülkesinde bir hapishanede olmasına rağmen vatan hasreti çeken birinin, gözüyle görmese de, özlemlerini, duygularında hissettiği gibi dillendirmesidir Ahmet Arif'in 'Duvar' söyleşisi…
Ahmet Arif soruyor: "Haberin var mı taş duvar? Dağlarına bahar gelmiş memleketimin". Günümüzde binlerce insanımızın sorduğu ve cevap alamadığı gibi…
Usta sanatçı Rahmi Saltuk'un, o tok sesi ve sazının ruhlara insan özlü bir sevda duygusu gibi akıtıp kazıdığı bu kelimelerin anlamı ve değeri günümüzde daha da artıyor…
Her iki ustanın da sevdası insandır, bu yurdun topraklarıdır, yaratılmış ve yaratılacak güzelliklerdir, aydınlık bir ülke ve sevgi ile yoğrulmuş bir toplum geleceğidir…
Ama o güzel insanların dilekleri yerine gelmiyor, dağlarına bahar gelmiyor, çiçekler açmıyor bir türlü…
Bu ülke insanları, her anı, her tarafı çiçek kokulu baharı beklerken, etrafımızı, kimliğini bilemediğimiz böcekler sardı. Ne yazık ki; her ferdinin kaşıntıya tutulduğu bu ülkede, yönetenler daha fazla kaşınır oldular. Başları biraz sıkışınca, kimi konularda kendilerini çözümsüz gördükçe, kaşıntıları daha da artıyor, kurtulmak içinde birilerinin bedavadan sırtlarını kaşımasını bekliyorlar…
Yönetenlerimiz alimallah cin gibiler. Birilerini yutmayı akıllarına koydularsa, kendileri de etrafa böcek salmaktan hiç çekinmiyorlar, toplumda yaratacağı kuşkuyu, korkuyu ve güvensizliği düşünmüyorlar…
Böcek oyunu can sıkmaya başladı artık. Böcek bahane ve korkusundan Türkiye'de kurumlar tarumar oldu, binlerce insan zindanlarda çürütülüyor, binlerce aile çile çekiyor, acı çekiyor… Hukuk alt üst olmuş, mahkemeler güvenilirliğini yitirmiş, adil yargılama ilkesi çöpe atılmış durumda… Savcılar Cumhuriyet Savcılığından Hükümet memurluğuna atanmış, mahkemeler adeta özelleştirilmiş gibi bir kanı oluşuyor toplumda. Devletin ve ülkenin temel dayanağı olan, Anayasanın "TC. Sosyal bir Hukuk Devletidir" ilkesi neredeyse tamamen yıkılmak üzere…
İktidar varlığını korku üzerine oturtmuş gibi. Cumhurbaşkanı, genelkurmay Başkanı, Ordu komutanları, Üniversiteler, Valiler, Emniyet Mensupları, hatta MİT mensupları bile dinlenme korkusuna kapılmış, davranışları ürkekleşmiştir. Yaratılan canavar o kadar büyümüştür ki; yaratanlar bile korkuya kapılmışlardır. Buna rağmen, yetki kullananların bir kısmı, neredeyse bir asır önceki eski defterleri karıştırarak, ortalığa böcek salmaktan geri kalmıyorlar… Böcekleri sadece masa altlarında aramayın. Kamu kurumlarının her yanı böcek istilâsına uğramış durumda…
Yaratılan korku ortamında, Başbakan kimi söylem ve eylemleri ile korku ortamını her gün daha da genişletiyor. Son öğrenci protestolarında öğrencilere karşı aşırı güç kullanan Polisler için, Başbakan "Polislerimiz görevlerini yapmışlardır, onları kutluyorum" diyerek kaba güç kullanımını meşrulaştırma yoluna girmiştir…
Başbakan "Eleştiri gücünü şiddetten almamalı" demiştir ki; doğru bir ifadedir. Böyle bir nasihatte bulunan Başbakan'a bizim de bir sorumuz var: Eleştiri, gücünü şiddette almamalı da, iktidar gücünü şiddetten, şantajdan, tehditten mi almalı? Cevaplanması gereken bir sorudur bu!
Başbakan'da dinlendiğini söylüyor. Şikâyet Başbakan'ın hakkı değil; O'nun görevi gereğini yerine getirmektir. Geçmişte birileri, kendisine suikast yapılacağını söyleyerek ortalığı vaveylaya vermişti. Olay asılsız çıktığına göre, acaba birilerinin yüzü kızardı mı bilmiyoruz. Başbakan Böcek olayının sonunu mutlaka getirmelidir. Olayı akışına bırakırsa, ya parti arkadaşı gibi yalancı durumuna düşer, ya da iddiaların asılsız olduğu ortaya çıkarsa zorda kalabilir. Olayın üzerine ciddiyetle gitmezse dinleme olaylarına meşruiyet kazandırır…
Ruhun şad, ebedi dünyan aydınlık olsun Ahmet Arif. Hâlâ memleketinin bahar gelmiş dağlarının hasretini çekiyor musun, bilemem. Çekiyorsan fazla hayale kapılma. O, özlediğin dağlara bahar gelmedi… Ama her yanını böcük sardı memleketimizin¸hem de kapkara böcükler!

Ahmet Arif "İÇERDE" adlı şiirinde, hapishane duvarlarındaki taşlarla yaptığı 'lirik söyleşiyi ' şöyle bitiriyor: "Haberin var mı taş duvar Dağlarına bahar gelmiş memleketimin". Ülkesinde bir hapishanede olmasına rağmen vatan hasreti çeken birinin, gözüyle görmese de, özlemlerini, duygularında hissettiği gibi dillendirmesidir Ahmet Arif'in 'Duvar' söyleşisi…

Ahmet Arif soruyor: "Haberin var mı taş duvar? Dağlarına bahar gelmiş memleketimin". Günümüzde binlerce insanımızın sorduğu ve cevap alamadığı gibi… Usta sanatçı Rahmi Saltuk'un, o tok sesi ve sazının ruhlara insan özlü bir sevda duygusu gibi akıtıp kazıdığı bu kelimelerin anlamı ve değeri günümüzde daha da artıyor…

Her iki ustanın da sevdası insandır, bu yurdun topraklarıdır, yaratılmış ve yaratılacak güzelliklerdir, aydınlık bir ülke ve sevgi ile yoğrulmuş bir toplum geleceğidir… Ama o güzel insanların dilekleri yerine gelmiyor, dağlarına bahar gelmiyor, çiçekler açmıyor bir türlü…

Bu ülke insanları, her anı, her tarafı çiçek kokulu baharı beklerken, etrafımızı, kimliğini bilemediğimiz böcekler sardı. Ne yazık ki; her ferdinin kaşıntıya tutulduğu bu ülkede, yönetenler daha fazla kaşınır oldular. Başları biraz sıkışınca, kimi konularda kendilerini çözümsüz gördükçe, kaşıntıları daha da artıyor, kurtulmak içinde birilerinin bedavadan sırtlarını kaşımasını bekliyorlar…

Yönetenlerimiz alimallah cin gibiler. Birilerini yutmayı akıllarına koydularsa, kendileri de etrafa böcek salmaktan hiç çekinmiyorlar, toplumda yaratacağı kuşkuyu, korkuyu ve güvensizliği düşünmüyorlar… Böcek oyunu can sıkmaya başladı artık. Böcek bahane ve korkusundan Türkiye'de kurumlar tarumar oldu, binlerce insan zindanlarda çürütülüyor, binlerce aile çile çekiyor, acı çekiyor… Hukuk alt üst olmuş, mahkemeler güvenilirliğini yitirmiş, adil yargılama ilkesi çöpe atılmış durumda… Savcılar Cumhuriyet Savcılığından Hükümet memurluğuna atanmış, mahkemeler adeta özelleştirilmiş gibi bir kanı oluşuyor toplumda. Devletin ve ülkenin temel dayanağı olan, Anayasanın "TC. Sosyal bir Hukuk Devletidir" ilkesi neredeyse tamamen yıkılmak üzere… İktidar varlığını korku üzerine oturtmuş gibi. Cumhurbaşkanı, genelkurmay Başkanı, Ordu komutanları, Üniversiteler, Valiler, Emniyet Mensupları, hatta MİT mensupları bile dinlenme korkusuna kapılmış, davranışları ürkekleşmiştir. Yaratılan canavar o kadar büyümüştür ki; yaratanlar bile korkuya kapılmışlardır. Buna rağmen, yetki kullananların bir kısmı, neredeyse bir asır önceki eski defterleri karıştırarak, ortalığa böcek salmaktan geri kalmıyorlar…

Böcekleri sadece masa altlarında aramayın. Kamu kurumlarının her yanı böcek istilâsına uğramış durumda… Yaratılan korku ortamında, Başbakan kimi söylem ve eylemleri ile korku ortamını her gün daha da genişletiyor. Son öğrenci protestolarında öğrencilere karşı aşırı güç kullanan Polisler için, Başbakan "Polislerimiz görevlerini yapmışlardır, onları kutluyorum" diyerek kaba güç kullanımını meşrulaştırma yoluna girmiştir… Başbakan "Eleştiri gücünü şiddetten almamalı" demiştir ki; doğru bir ifadedir. Böyle bir nasihatte bulunan Başbakan'a bizim de bir sorumuz var: Eleştiri, gücünü şiddette almamalı da, iktidar gücünü şiddetten, şantajdan, tehditten mi almalı? Cevaplanması gereken bir sorudur bu! Başbakan'da dinlendiğini söylüyor. Şikâyet Başbakan'ın hakkı değil; O'nun görevi gereğini yerine getirmektir. Geçmişte birileri, kendisine suikast yapılacağını söyleyerek ortalığı vaveylaya vermişti.

Olay asılsız çıktığına göre, acaba birilerinin yüzü kızardı mı bilmiyoruz. Başbakan Böcek olayının sonunu mutlaka getirmelidir. Olayı akışına bırakırsa, ya parti arkadaşı gibi yalancı durumuna düşer, ya da iddiaların asılsız olduğu ortaya çıkarsa zorda kalabilir. Olayın üzerine ciddiyetle gitmezse dinleme olaylarına meşruiyet kazandırır… Ruhun şad, ebedi dünyan aydınlık olsun Ahmet Arif. Hâlâ memleketinin bahar gelmiş dağlarının hasretini çekiyor musun, bilemem. Çekiyorsan fazla hayale kapılma. O, özlediğin dağlara bahar gelmedi… Ama her yanını böcük sardı memleketimizin¸hem de kapkara böcükler!