Sanayi toplumuna geçince, sermayeli büyüme başladı. Ülkeler sermayelerini ne kadar çok büyütürler ise ekonomileri o kadar hızlı büyüyor. Sanayide ileri giden toplumlar, geride kalanların ekonomik artıklarını mal ve sermaye piyasası kanalından elinden alıyor. Savaşa gerek kalmıyor.
Günümüzde siyasal toplumlar toprak kazanmak amacıyla savaş yapmıyor. Sanayi toplumlarında savaşın amacı "rant getiren kaynakları ele geçirmek" şekline dönüştü. Bunların başına petrol ve kıymetli madenler geliyor.
Kuzey Irak'da "bağımsızlık referandumu" yapılıyor. Türkler bu durumdan pek rahatsız. Savaş istiyor. Savaşın maliyeti çok yüksek. Kuzey Irak'tan elde edilecek topraklar bu maliyeti karşılamaz.
Kerkük ve Musul'da petrol kaynakları var. Bu kaynakların mülkiyetine savaş ile el koymak, uluslar arası hukuka göre mümkün değil. Hukuken buralar, Irak'ın mülkiyetinde bulunuyor. Amerika Irak'ı işgal etti ve fakat Irak'daki petrol kaynaklarının mülkiyetine el koyamadı. Uluslar arası hukuka göre ülkelerin işgal edilmesi tapu mülkiyetini ortadan kaldırmıyor.
Referandum nedeniyle ortaya çıkacak kaos yüzünden, orada yaşayan Türkmenleri korumak amaç olabilir. Birleşmiş Milletler kararına göre "ülke kendi vatandaşını koruyamıyor ise uluslar arası toplumun o ülkeye müdahale etme hakkı" var. Bu hak kullanılabilir. Ancak Irak Hükümeti şimdiden "vatandaşlarını korumak üzere" Kuzey Irak'a asker gönderiyor, tedbir alıyor.
Savaş çığırtkanlığı yapmak, hissiyat ve uluslar arası hukuk cehaleti içeriyor. Türkiye kesinlikle savaşa girmemelidir. Girdiği taktirde çok büyük ekonomik ve insani kayıplar veririz. Savaşı kazanmış olsak dahi hiç bir ekonomik değer elde edemeyiz. Zararımız çok büyük olur.
Aklı selim ile hareket etmek gerekiyor. Zira, Türkiye ekonomik akıl ile hareket ettiği taktirde, istediği sonucu elde edebilecek konumda bulunuyor.