Milletlerin zenginliği dört unsura bağlıdır. Bunlar; 1. Toprak, 2. Emek, 3. Sermaye ve 4.Müteşebbis dir.
1. Müteşebbis, toprak-emek ve sermayeyi bir araya getirir ve yatırımı yapan kişidir. Müteşebbisi yetersiz toplumlar, zenginlik üretemez. Çünkü, üç faktör (emek-toprak ve sermaye) kendiliğinden bir araya gelmez. Bunu gören siyasi otoriteler, devlet müteşebbisliği ile sorunu çözmeye çalıştılar. Ancak başarılı olamadılar. Zira, üretime siyaset katıldığı zaman, marjinal maliyetler (=ilave emeğin, üretimde yarattığı ilave maliyet) artıyor. Kritik noktadan sonra, devlet işletmeciliği zararını vergiler ile karşılamak zorunda kalıyor.
Girişimci (müteşebbis) yaratan toplumlar, zenginleşiyor.
2. Toprağınız zengin ise sırtınız yere gelmez. Toprağınızda maden, petrol, doğal gaz var ise zenginliğiniz daha artar. Toprağınız kısır ise ne kadar büyük olursa olsun, zenginlik üretmez.
3. Tek başına toprak iş görmez. Toprağı işleyecek insan da gerekiyor. Çalışabilen insanlar, emek olarak değerlendirilir. Nüfus arttıkça emek de artar. Emek artışı ile toprak arasında matematik bir bağ vardır. Bu matematik ilişkiye bağlı olarak emek-toprak bileşimi zenginlik yaratıyor.
Örneğin, emek çok ve fakat toprak yetersiz ise nüfus artışı zenginlik getirmiyor. Sınırı, üretime en son katılan emeğin verimi belirliyor. Toprakta, emeğin verimi sıfırlandığı andan itibaren, nüfus artışının getirdiği zenginlik sonlanıyor. Bu sınıdan sonra nüfus artışı devam eder ise fakirlik başlıyor. Fakirliği önlemenin yolu SERMAYELİ üretime geçmekle mümkün.
4. Bir ülkenin sermaye birikimi ne kadar çok ise, o kadar çok emeğe iş verir. Ve zenginlik yaratır. Sermaye, üretilmiş üretim faktörüdür. En kolay, fabrika olarak karşınıza çıkar. Bir ülkede fabrika ne kadar çok ise, o ülke o kadar çok zenginlik yaratır. Fabrika kurmak için sermaye gerekiyor.
Sermaye, tasarrufa bağlıdır. Tasarruf gelire bağlıdır. Ne kadar çok gelir elde edilir ise o kadar çok tasarruf yapılır ve sermaye artar. Batı toplumları, emperyalist metodlar ile sermayelerini artırdılar. Alt yapılarını tamamladılar. Eğitim seviyelerini yükselttiler.
Cumhuriyetimiz, Osmanlının devamıdır. Osmanlı, toprak imparatorluğu idi. Sermayenin farkına dahi varmamıştı. Osmanıl'dan sıfır sermaye devraldık. Emperyalizm de bize yabancıdır. Gelirimizden tasarruf ederek, sermaye biriktirebildik. Halen, tasarruf dar boğazı yaşıyor ve sermaye yetersizliği çekiyoruz.
Sermaye yetersiz olduğu zaman, topraktaki üretimden arta kalan emek ile sanayi üretimi başlıyor. Şu anda, ülkemiz emek yoğun sanayi üretimi yapıyor. Emek yoğun olduğu için de, zenginlik üretmiyor. Sermayeli üretimde zenginlik yaratmanın yolu, yeni teknolojilerin üretime katılması ile mümkün. Son yıllarda, savunma sanayindeki gelişmeler, ülkemizin katma değeri yüksek mal üretimine geçmekte olduğunu gösteriyor.
Sermaye birikimi arttıkça, daha çok fabrika açılıyor. Daha çok işçi istihdamı başlıyor. İstihdam artışı beraberinde, ücret artışı sağlıyor. Demek ki, ücretlerin artması, ülkenin sermaye birikimine bağlı olarak gerçekleşiyor. Ne kadar çok sermaye ya da fabrika var ise o kadar yüksek ücret gerçekleşiyor.
Sermaye birikimi yeterli olsa dahi, sanayinin zenginlik yaratabilmesi için, üretilen malın satılması şartı var. Böyle olunca, toplam talep sorunu, sanayinin büyüklüğünü ve niteliğini sınırlıyor. Ve karşımıza talebi olan mal üretimi çıkıyor. Yeni teknolojileri üretime uyarlamak suretiyle, üretien mala olan talep etkileniyor. Örneğin cep telefonu. Teknoloji sayesinde, daha kullanışlı ve yararlı telefon üretimi sayesinde, talep yaratılıyor.
Sermaye, üretime teknoloji ile birlikte girdiği zaman, ülkeler zenginleşiyor. Teknoloji ise bilgi birikimine bağlıdır. Bilgi en kolay, eğitim yoluyla elde ediliyor. Eğitime ve bilgiye bağlı olarak zenginliğin üretileceği, yeni bir çağ geliyor.