Bana en çok sorulan sorulardan birisi de ''Hangi yatırımı yapayım'' dır. Cevap çok basit. ''Bilmediğiniz konuda yatırım yapmayınız'' oluyor.

Ekonomi sürekli değişiyor. Bu değişime bağlı olarak, yatırımcı ve müteşebbisin kimliği de değişiyor. Müteşebbislik, bireysel yatırımcı ve kurumsal yatırımcı şeklinde iki aşamalı gelişiyor. Sermaye tedariki açısından, kazanca bağlı yatırımlar, kredi kurumlarına (bankalara) bağlı yatırımlar ve borsa kanalıyla yatırım dönemleri gerçekleşiyor.

Aileden ya da çalıştığı iş yerinden öğrendiği iş bilgisi ile bireysel yatırımcı yola çıkar. Biraz sermaye bulduğu zaman, dükkanı açar. Bireysel yatırımcının kurduğu işin yaşaması, kurumsal yapıya dönmesine bağlıdır. Kurumsallaşamaz ise, iş onun yaşam dönemine bağlı olarak sonlanır. Bireysel yatırımcının, kritik aşamadan sonra işini kurumsal (şirket) şekline dönüştürmesi şarttır. Zira kurumların ömrü, insan ömründen daha uzun oluyor.

Şirket kurumlaştığı zaman, para bulmak da kolaylaşır. Kurum ile yatırım yapan müteşebbisin önündeki en büyük engel ''öz sermayenin kaldırma gücü'' olacaktır Ekonomide bu konuya kaldıraç etkisi diyoruz. Yatırımcı kurum, cirosu arttıkça, krediye ihtiyaç duyacak ve bankalardan borçlanacaktır. Kredi kullanma limitine kısa sürede ulaşılır. Zira, işe ve öz sermayenin büyüklüğüne göre, işletmenin, maksimum bir kredi kullanma sınırı vardır.

Kredi kullanma limitine vardığı halde, işletmenin cirosu artmaya devam ediyorsa, öz sermayeyi artırmaktan başka yol yoktur. Yatırımcı, ortaklarını sermaye koymaya zorlamaya başlar. Ancak, büyüyen işletmede riskler de artacağı için, müteşebbislik riski üstlenme ile özdeş hale geliyor. Herkes risk omuzlayamaz. Ya da sermayesi ufak kalır. Şirket sermaye artışı yaparak yoluna devam edecektir. Küçük sermaye sahipleri, yeni sermaye koyan müteşebbis karşısında işletmeden uzaklaşırlar. Sadece ortak olarak kalırlar.

Öz sermayenin müteşebbis tarafından karşılanma limiti de vardır. İşler büyüyor, ciro artıyor, işletme karlı. Fakat kredi kullanma limitine ulaşılmış. Bu aşamaya gelindiğinde, işletmeye yeni ortak bulmanın yolu Menkul Kıymetler Borsasından geçiyor.

İşletmenin öncelikle, hisse senetlerini menkul kıymetler borsasına kota ettirmesi gerekir. Borsaya kota edildikten sonra sermaye bulması kolaylaşır. Şirket karlı olduğu zaman, hisse fiyatları borsada yükselir. Fiyatı yükselen hisse senetlerini, birinci el piyasadan borsaya aktarmak kolaylaşır.

Sermayesini büyütmek isteyen şirket, ilave hisse senedi çıkarır. Bu hisse sentelerini borsada satarak, ilave sermaye elde eder. Bu şekilde elde edilen sermayenin, işletmeye yararı vardır. Zira, yeni ortaklar yönetim işleri ile ilgilenmezler. Şirket kar ettiği sürece, hisse senetlerini tutarlar. Böylece Müteşebbis, az bir sermaye ile muazzam kaynakları kullanma gücüne erişir. Holding diye tanımlanan büyük işletmelerin gerisindeki sır da borsadır.

Batıda, müteşebbislik ile CEO denilen farklı bir özdeşlik ortaya çıktı. Şirketler, hisse senetlerinin yüzde 50 den fazlasını borsaya kota ettikleri zaman, yönetim ile sermaye mülkiyeti birbirinden ayrışıyor. Bilgili ve uzman yöneticiler, şirketleri yönetmeye başlıyor. Adına CEO denilen bu yöneticilerin görevi işletmeyi karlı hale getirmektir.

Genellikle CEO ların sermaye mülkiyeti ile doğrudan ilişkisi olmaz. Olması da sonucu değiştirmiyor. Müteşebbislikte, bilgi ve deneyim öne geçiyor.