Bu hafta ilginç bir uluslararası politikaya şahit olduk.
1980 yılında Birleşmiş Milletler 478 sayılı kararına istinaden Kudüs İsrail’in Başkenti olamıyor. Fakat Amerika ile İsrail bu kararı tanımıyor. Amerika, Büyük Elçiliğini Kudüs’e taşıyacağını beyan etti. Bunu anlamı, Kudüs İsrail’in Başkentidir şeklinde yorumlanıyor.
Hristiyan Âlemi, Amerikan politikasına karşı çıkıyor. Hristiyanlar Kudüs bizim kutsalımızdır diyor. Türkiye karşı çıkıyor. İran karşı çıkıyor. Müslüman Arapların büyük çoğunluğu sessiz.
İtirazlar üzerine ABD Dış İşleri Bakanı Tilerson "Kudüs’e taşınmamız iki yıl alabilir" diyerek, uluslar arası diplomasiye has lisan ile, olayı yumuşatıyor.
Bu olayın arkasındaki gerçeği iyi görmek lazım.
Amerika Orta Doğuda savaş hazırlığı yapıyor. Hedef ülke İran. Bankerlerin ve silah tacirlerinin gözü İran petrollerinde. Amerika İran’ın karşına Israil ve Suudi Arabistan ittifakını çıkarmak istiyor. Bu ittifak bir ay önce kuruldu.
Amerika Kudüs olayı ile ittifakın kuvvetini sınıyor. Nitekim Suudiler "Kudüs'ün başkent olmasına" itiraz etmediler. Aksine desteklediler. Birleşik Arap Emirlikleri de destekçiler arasına girdi. Mısır örtülü olarak destek veriyor. Bu sınama ile ABD ittifakın kuvvetli olduğunu anladı.
Türkiye oyun içerisinde oyunu fark edemeden, balıklama atlamanın sorunlarını yaşıyor.
Meseleleri iyi tahlil etmek ve bu pis işe bulaşmamak gerekiyor.