Ekonominin genel denge formülü aşağıdaki gibi yazılıyor.
Üretim = Tüketim + Tasarruf
Tasarruflar yatırıma gidiyor ve Üretim= Tüketim + Yatırım şeklinde genel denge oluşuyor.
Tüketim arttıkça, tasarrufa daha az para kalıyor. Tasarruflar, yatırımları sınırlıyor. Daha az yatırım, daha düşük sermaye birikimi ve daha düşük büyüme olarak sonuç veriyor.
Savaş ekonomisi devreye girdiği zaman tüketimde aşırı artış meydana geliyor. Zira, atılan her bombanın ekonomiye hiç katkısı yok. Fakat maliyeti var.
Savaş devam ettiği sürece, ekonomik kaynaklar tüketiliyor. Bazen bu tüketime, tasarruflar dahi yetmiyor. Ülke borçlanmaya başlıyor. Savaşın getirdiği külfeti, gelecek kuşaklar ödüyor.
Türkiye cari açık veriyor. Cari açık veren ekonomilerde toplam tüketim, toplam üretimi aşıyor. Negatif fark sermaye girişi ya da dış borç ile kapatılıyor. Türk ekonomisi ilave tüketime imkân tanıyacak yapıda değil. Savaşın ağır masraflarını ödeyecek güç taşımıyor.
Amerika'ya dikkat ediniz. Petrol satışı sayesinde cari fazla veren ülkeleri savaştırma politikası uygular. Çünkü cari fazla veren ülkeler savaş masraflarını ödeyebilir.
Türkiye, 34 yıldan beri savaş ekonomisi yaşıyor. Her şeyden önce güvenlik prensibi, bizi savaşmaya mecbur bıraktı. Teröristlere harcadığımız para ile ekonomide mucizeler yaratmak mümkündü.
Suriye meselesi de ülkeye zarar verdi. Vermeye devam ediyor. Ülkenin kıt kaynakları, Suriyeli mültecilere harcandı. Sn. Cumhurbaşkanı "Mültecilere 30 milyar dolar harcandığını" söylüyor. Harcanan bu para tüketime gitti. Genel denge açısından tüketim artışı olarak sonuç doğurdu.
Şimdi Afrin ve Mumbiçe müdahale etmemiz gerekiyor. Zira her şeyden önce güvenlik prensibi, askeri masrafları yapmamıza mecburiyet getiriyor. Yapılacak harcamalar tüketim olarak sonuç verecek. Tüketimdeki artış ekonomideki negatif dengenin, daha yüksek negatif seviyelerde kurulmasına neden olacaktır.
PKK-PYD ve yandaşları ekonomimize zarar vermeye devam ediyor.