Sermaye denildiği zaman insanımızın aklına para geliyor. Ekonomik anlamda sermaye, üretilmiş üretim faktörüdür. Yani üretime katılan makinedir.
Sermaye önce, para sermaye olarak oluşur. İnsanlar, gelirlerinin bir kısmını tasarruf ederler. Tasarruf edilen kısım, sermaye oluşumuna kaynaklık eder. Tasarrufa para sermaye, ya da finans kapital diyoruz. Finans kapital, yatırıma gider ve sanayi sermayesi oluşur.
Sanayi toplumlarında, ekonomik büyümenin temel dinamiği, sermaye birikimine bağlıdır. Sermaye demek, daha çok fabrika demektir. Daha çok fabrika olduğu zaman, daha çok iş yeri yaratılır. Daha çok iş yeri daha çok işsizin iş bulması anlamına gelir. Daha çok istihdam sayesinde daha çok üretim yapılır. Daha çok üretim ekonomik büyüme olarak sonuç veriyor. işsizliğin önlenmesi sermaye birikimine bağlıdır.
Emperyalist Batı, sermaye birikimlerini sömürgecilik düzeni ile sağladı. Fakir ülkelerin ekonomilerini sömürdüler ve ülkelerine taşıdılar. Alt yapılarını tamamladılar. Fabrikalarını kurdular.
Sermaye birikiminin ikinci ayağını FAİZ oluşturuyor. Faiz kötü bir şeydir. Ama, sermaye birikiminin OLMA İSE OLMAZI dır. Faiz sermaye birikimine olanak tanır. Faiz yasak edildiği zaman, sermaye birikmez. Başlangıçtan beri Hristiyanlık faizi yasaklıyordu. 17. yüzyıla kadar Avrupa sanayileşemedi.
1520 yılında Papalık yaşam savaşı veriyordu. Genç İmparator ŞARLKEN Papa olmak istiyordu. 1517 yılında, Yavuz Sultan Selim Hanın, kılıç zoruyla Halife olmasını örnek gösteriyor ve Papaya ''Görevi bırak, ben Papa ilan et'' diyordu. Papa tutuştu. Ordu kurması lazım. Para gerekiyor. Alman Tefecilerden borç istedi. Alman tefeciler, Papaya ''Önce faizi meşrulaştır '' dediler.
Papa ''Borç veren risk omuzluyor, karşılığında bir bedel alabilir'' fetvası verdi. Bu fetvadan sonra, Faiz Avrupada meşru sayıldı ve 100 yıl içerisinde, Hristiyan Dünyasında tefeciler bankacı oldu. Bankalar, mantar biter gibi çoğaldı.
Halkın taarrufları bankalarda birikiyor. Bankalar, düşük faizle mevduat topluyor. Topladığı mevduatı, yatırımcıya kredi olarak aktarıyor. Sanayi sermayesi oluşuyor.
Bankalar tüketici kredileri yoluyla da sermaye birikimine katkıda bulunur. Tüketici kredisi alan şahıs, gelecekteki gelirini bu günden tüketir. Kredi alınca, kredi kölesine dönüşür ve ömür boyu çalıştığını bankalara kaptırır. Başlangıçta yüksek olan tüketim, onun ömür boyu tasarruf etmesine mecburiyet getirir. Bankalarda biriken tasarruflar, sermaye birikimine kaynaklık eder.
Tasarruf= Gelir-Tüketim formulüyle ifade ediliyor. Toplum ne kadar çok tasarruf ederse, sermaye birikimi o kadar çok oluşuyor.
Çin halkı gelirinin yüzde 50 sini tasarruf ediyor. Sermaye sıkıntısı çekmiyor. Türk halkı, gelirinin yüzde 12 sini tasarruf ediyor ve sermaye dar boğazı yüzünden yeterli yatırım yapamıyor. Yüksek büyüme hızına ulaşamıyor.