Modern devletin ayırıcı özelliği, Sosyal Devlet olmasından kaynaklanıyor. 20. Yüzyılın baslarından itibaren Sosyal Devlet kavramı anayasalara girmiştir.
Başlangıçta parasız eğitim ile yola çıkıldı. Sosyal hakların korunması ve kollanması ile sosyal devlet şekillenmeye başladı. Kendi iradesi dışında üretime katılmayan vatandaşlara, devletin ekonomik katkıda bulunma aşamasına geçildi.
Günümüzde sosyal devlet "gelir bölüşümündeki adaletsizliği gidermeyi" esas alıyor. Henüz bu aşamaya geçen devlet yok. Iskandinav ülkeleri, Fransa ve İsrail'in büyük ölçüde, gelir bölüşümündeki adaletsizliği azalttığı söyleniyor.
Dünya'da gelir bölüşümü en adaletsiz ülkelerin başında Amerika geliyor. Petrol zengini arap ülkeleri onu takip ediyor. İleri sanayi toplumlarında ise, faizlerin negatif olması ve karların sıfıra yaklaşması nedeniyle hasıla içerisinde ücretin payı yükseldi. Bölüşümdeki adaletsizlik, kendiliğinden azalıyor.
Türkiye'de gelir böluşümündeki adaletsizlik çok yüksek. Sermaye'ye göre emeğin daha bol olması, ücretleri düşürüyor. Servet ve sermaye tabana yayılmadığı için küçük bir azınlık, ulusal hasılanın bölüşümünden yüksek pay alıyor.
Bu nedenle, Türkiye'de Sosyal Devlete ihtiyaç duyuluyor. Çalışmayı iradeye bağlayan prensip geçersiz kalıyor. Kendi iradesi ile çalışmayana dahi, devletin sosyal yardım yapma mecburiyeti doğuyor.
Sn. Cumhurbaşkanı, Kaymakamlara "tek bir vatandaşın maduriyeti sizleri vebal altında tutar" diye sesleniyor.
Kaymakamların "işsiz, yoksul ve her nasılsa sosyo- ekonomik maduriyet içerisindeki vatandaşa yardım etmesi" prensip haline getirilmiş. Bu amaçla Kaymakamlara bütçeden ödenek ayrılmış. Sosyal Devlet ilkesi, Kaymakamlar kanalıyla uygulanıyor.
Gelir bölüşümdeki adaletsizlik ise devam ediyor.