Sosyal devlet anlayışı, 68 kuşağının ürünüdür. Bu kuşak, kapitaizmin getirdiği sefaleti ortadan kaldırmak amacıyla büyük mücadele verdi.

Benim de dahil olduğum ve savunduğum ''sosyal devlet ideası'' teoride kalmadı ve büyük ölçüde uygulanır oldu.

'' Kendi iradesi dışında çalışma gücünü kaybeden herkese toplum yardım etmelidir'' düşüncesi etrafında birleştik. Bu idea SOSYAL DEVLET anlayışı ile Türkiye'de yerini buldu.

Yarım asır sonra, uygulamanın problem yarattığını yaşayarak öğrendik. Hiç bir şey teorideki gibi olmuyor. Gerçek hayatta, her şey kendi zıttını yaratıyor. Sosyal devlet uygulamaları, tembelliği artırıyor. Artan tembellik üretim kayıplarına neden oluyor.

Nitekim, Türkiye'de 11 milyon insan devletten sosyal yardım alıyor. Yardım alan kesim, üretime katılmıyor. Azalan gıda maddeleri üretimi yüzünden, fiyatları artıyor. Üretime katılmayan mültecilere yapılan sosyal yardımlar, gıda fiyatlarının katlanarak, piyasaya yansımasına neden oluyor.

Sosyal devlet ilkesinin aşırı uygulanması, sadece üretimde düşme olarak değil, sosyal yapının bozulmasına de neden oluyor.

Tembelleşen insanlar, şehirlere göç ediyor. Nasıl olsa ''Devlet aylık veriyor, gider şehirde yaşarım anlayışı'' başlıyor. Köyler boşalıyor, şehirler hızla büyüyor. Köylerdeki tarımsal üretim daha da azalıyor. Gıda fiyatları yükseliyor.

Yeni zengin sendromu denilen olay dahi, toplumlarda bozulmalara neden oldu. Hollanda'da gaz yatakları bulunduğu zaman, zenginleşen Hollandalı, önceki gibi üretime katılmadı. Üretim hızla düştü. Hollanda Sendromu denilen bu olayı fark eden Hollandalılar, sosyal yardımları azaltarak sorunu çözdüler.

Venezüella’daki sosyal devlet uygulamaları, toplumun felaketi ile sonuçlandı. Dünyanın en büyük petrol yataklarına sahip Venezüela'da, devletin sosyal yardımları, halkı tembel hale getirdi. Üretmeyen ve her şeyi dışarıdan satın alan Venezüela, bu günlerde açlık ile boğuşuyor.

Demokratik sistemlerde, sosyal devlet anlayışı oyları etkiliyor. Devletten karşılıksız yardım alanlar, mevcut siyasi iktidarı destekliyor. Bu desteği kazanmak isteyen, siyasal otoriteler yardıma muhtaç kitleleri oy deposu olarak görüyor.

Felaketin öncüsü, tarımsal üretimde düşme ile kendini gösteriyor. Gıda fiyatlarındaki aşırı yükselme, vermeden almanın tanrıya mahsus olduğunu ispat ediyor. Yükselen fiyatlar olmayanı vermiyor.

Karşılıksız ödemelerde Israr edilir ise, gıda üretimindeki azalma ve yüksek enflasyon, kütlesel fakirliğe yol açıyor.

Her şeyde olduğu gibi, sosyal devlet ilkesinin ölçülü uygulanması gerekiyor.