Montesquieu siyasal kuvvetleri ''yasama, yargı ve yürütme'' diyerek üçe ayırıyordu. Yargının gücünü ise ''federatif güç'' olarak tanımlıyordu.

Federatif güç, birileri tarafından harekete geçirilmedikçe sonuç vermiyor. Çünkü Hakim, dosya önüne gelmedikçe kendiliğinden karar veremez. Savcı ya da hakkı ihlal edilenler, dosyayı hazırlayıp hakime sunmak zorundalar. Hakim, dosyada talep edilen konuları, karara bağlamaya yetkilidir.

Yüksek Seçim Kurulu 11 hakimden oluşuyor. Kararlarına itiraz edilemiyor. Oy çokluğu ile karar alıyor. Yüksek mahkeme niteliği taşıyor.

YSK'ya intikal ettirilen dosyada, kurulun ''federatif yetkisi'' göz önüne alınarak itiraz yapılmış. Seçimi kaybeden AKP tarafı ''SADECE BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI'' için itirazda bulunmuş. YSK'nın da, bu talebe yönelik karar verdiği anlaşılıyor.

Ancak, seçimin yapılış usulü, hakimi bağlayıcı nitelik taşıyor. Hakim sadece esas ile yetinemez. Usulü de göz önüne almak zorundadır. Nitekim, belediye başkanları, muhtarlar ve belediye meclis üyeleri seçimi için tek bir sandık kullanıldı.

Tek bir sandıkta oy kullanıldığı zaman, kullanılan oylara ya da sandık görevlilerine ilişkin suistimal halinde, hukukun ''Mutlak Butlan ile yok hükmündeki'' prensibinin kendiliğinden işlemesi gerekirdi.

Hukuk litaratürüne girecek, büyük bir hukuki hata yapıldı. Seçim iptal edilebilir. Ancak, aynı sandığa konulmuş oylar içerisinde birini gayri meşru sayıp, diğerlerini meşru saymak, hukukun temel ilkeleri ile bağdaşmıyor.