17 ve 18 yüzyılda Avrupa'da başlayan Aydınlanma Çağı, Müslüman alemine hiç uğramadan geçti.
Ulu Önder Atatürk sayesinde, Türkiye aydınlanma çağından bir parça istifade edebildi. Ancak, geriye gidiş durdurulamıyor. 21. yüzyılda dahi, Türk insanı "AKIL ILE HAREKET ETME YETİSİNİ" kullanamıyor.
Ünlü düşünür Nihal Atsız " Atom ve Uzay çağında yaşıyoruz, ama yüz milyonlarca insan ilk primatlar seviyesindedir. Kendi yarattıkları putlara tapmaktadır. Bazen evliya diye seviyesiz ve iğrenç bir cahilin, bazen büyük adam diye seviyesiz ve korkak bir hainin, bazen ilerici diye seviyesiz ve alçak bir satılmışın ardından koşarlar" diye yazıyor.
Sn. Atsızın tespitleri, aradan geçen 70 yıla rağmen pek değişmeden günümüze kadar geldi. Türkiye'de belli bir kesim, aklını kullanmaktan aciz, ilk primatlar gibi yaşıyor. Nitekim aşağıdaki sorulara, başkaca bir cevap bulunamıyor.
-Nasıl olur da insan, kendine faydası olmayan, mahcur sandalyesine mahkum zavallı birini kutsuyor "el ve ayağını" öpüyor ?
-Nasıl olur da, ilk okul mezunu konuşmadan aciz, hoca kılığına bürünmüş cahil, yüz binlerce kişiyi peşinden sürüklüyor, devlete karşı isyan edecek güce ulaşıyor ?
-Nasıl olur da, hiç bir şey üretemeden, cahilliği sözlerinden ve yüzünden akan biri zengin oluyor ve lüks bir yaşam sürdürebiliyor?
-Nasıl olur da cüppeli cahil, yanmaz kefen satıyor, peygamberi rüyaya getirecek terlik pazarlıyor ve alıcı buluyor?
-Nasıl olur da, Halk çocuklarını İmam Hatipte okumaya mecbur eden siyaset adamı, kendi çocuklarını kolejlerde ve yurt dışında okutmasına rağmen, bu toplum onu tekrar seçiyor?
Bu soruların tek bir cevabı var. Türkiye'de önemli bir kesim aklını kullanmıyor. İlk primatlar gibi yaşıyor. Saplantıya dönüşen inancını "ticaret ve siyaset amacıyla kullananların" peşinden koşuyor.
Bazen "cehaletin egemenliği" diye düşünmüşümdür. Ancak, Üniversite mezunu ve belli bir makama ulaşmış kişiler da aynı yolda yürüyor.
Tüm bunlara rağmen, bilimin ışığı bana ümit veriyor.