Ekonomi krize girmeden önce bazı göstergeler ortaya çıkıyor. Bunları test edelim;
Genellikle dünyadaki krizlerin öncüsü Baltık Yük Gemileri boş kapasitesi ile ölçülüyor. Ülke bazında ise kriz önce ulaştırma ve depoculuk sektöründe başlıyor. İşletmeler kredi sorunları yüzünden düşük stok ile çalışmak zorunda kalıyor. Satışlardaki düşüş nakliye sektöründe boş kapasite yaratıyor.
2016 yılında en fazla kredi batağının Ulaştırma ve Depoculuk Sektöründe olması kriz göstergesidir. Türk bankalarının bu sektördeki batağı yüzde 51,4 oranında arttığı beyan ediliyor.
İkinci gösterge Bankaların "batık kredi" oranındaki artış ile ölçülüyor.Batık kredi oranı, ekonomik büyüme oranına kadar tolare edilebiliyor. Ekonomi büyürken tasarruflar artıyor ve bankalara giden tasarruftaki artış kayıpları karşılıyor. 2016 yılında ekonomik büyüme oranımız yüzde 3 civarında. Geri dönüşü imkansız banka alacakları ise yüzde 3,55 olarak açıklandı.
Diğer bir gösterge, bankaların karları ile batık kredilerin arasındaki farkın yüzde 10'u aşmasıdır. 2016 yılında bankalar 67 milyar lira kredi batağı verdiler. Önceki yıl bankaların toplam kar beyanı 32 milyar lira civarındaydı. 2016 yılını henüz bilmiyoruz. Ancak, bankaların batırdığı krediler, 2015 yılı karlarının iki mislini aştığı görülüyor.
Bankaların likidite sıkışıklığı da önemli bir gösterge. Son günlerde bankalar likiditeye sıkışıyor. Merkez Bankası günlük likiditeyi 11 milyar lira ile sınırladı. Bankalar ise 25 milyar lira likidite talebinde bulunuyor. Geç likidite penceresine uygulanan yüksek faize rağmen likidite bulmak zorunda kalıyor.
Bankalar likidite sıkıntısına girdiği zaman, alacaklarını tahsil yoluna gider. Yeni kredi vermez. Siyasi otorite "kredi vermeyen bankaları cezalandıracağını" söylüyor. Demek ki, bankalar ilave kredi vermekten kaçınıyor.
Tüm bu sorunların kaynağında döviz kurunun yükselmesi yatıyor. Ekonomi otoriteleri bir an önce radikal tedbir almaları gerekiyor. Zira, göstergeler ekonominin krize girdiğini söylüyor.