Önceki yazılarımda "evrensel ahlakın iki kuralını" açıkladım. Birincisi, kadın-erkek eşitliği idi. İkincisi insana ve topluma saygı idi. Bu yazımda üçüncüyü açıklıyorum.
"İnsan üretime katılmalı ve ürettiğinden daha az tüketmelidir"
Üretmediğini kabul eden insan ahlakı, zulüm ile sonuçlanıyor. Savaşların, yağmanın, hırsızlığın ve gasbın gerisinde üretmediği değeri ele geçirmek vardır. Hakkından daha fazlasını talep etmenin gerisinde de ürettiğinden daha fazlasını elde etme ahlakı yatıyor.
Din kitaplarına bakalım;
Tevrat'ta "bu dünyanın malı Yahudi'ye helal" sayılıyor. Yöntemin önemi yok. Böyle olunca Yahudi ahlakı ile "evrensel ahlaka ulaşmak" mümkün değil.
İncil "Kilise'nin emeksiz gelir elde etmesine" karşı gelmiyor. Günümüzün en zengin kurumu Roma Katolik Kilisesidir. Misyonerler, fakir toplumlara ellerinde İncil ile gittiler. Topraklara sahip oldular. Fakirlerin elinde İncil kaldı. Zenginlikleri Kiliseye geçti. Hrıstiyan ahlakı ile, evrensel ahlakı kurulamıyor.
Kuran'da yağmanın nasıl bölüşüleceğine dair hükümler var. Kuran ganimeti ve savaşı meşrulaştırıyor. Üretmeden, üretilmişin yağmalanmasına cevaz veriyor. Müslüman ahlakı ile "evrensel ahlaki kurmak" mümkün değil.
Maalesef ülkemizde Müslüman kültürü egemen. İnsanlar üretmeden, başkasının üretimini elinden almaktan çekinmiyor. Ülkeye bir bakın. Namaz kılıyor ve fakat teraziyi düzgün tartmıyor. İnsan hakki yemeden çekinmiyor. Darül harp diyor, milleti soyup soğana çeviriyor. Dini tarikat kuruyor, başkalarının hakkını elinden alıyor.
Feto olayını iyi analiz etmek lazım. Fetocular imtihanlara hile kattılar, "başka talebelerin hakkını" yediler. Mahkemelerde imamlar kanalıyla haksız karar aldırdılar. Adalete güven kayboldu. Piyasada, birlikte hareket ederek haksız para kazandılar. Müslüman olduklarını iddia ettiler. Ama, başkalarının haklarını gasp etmekten çekinmediler.
İnsanoğlu, üretimde yarattığı katma değerden daha fazlasını kabul etmediği bir dünya kurulmadıkça, barışa ulaşamaz.
Ürettiğinden daha fazlasını tüketmek de insanı mutsuz etmeye yeterlidir. Zira, gelirinden daha çok harcayan kişi, borçlanır ve kredi kölesine dönüşür.
Üretmeyen ve üretimde yarattığı katma değere rıza göstermeyen toplumları felaket bekliyor. Dünyanın yeni düzeni, üretim ahlakının egemen kılınmasından geçiyor.