Gümrük Birliği ile Türkiye, yeni bir ekonomik yapıya adım attı. Çin'deki ucuz emek ile mücadele edemeyen Avrupa Birliğindeki işletmeler, emek yoğun üretimlerini Türkiye'ye kaydırdılar. Zira, Gümrük Birliği sayesinde, ticaretin yön değiştirmesine gerek kalmıyordu.
1996 yılından beri işleyen bu düzen önemli bir aşamaya geldi. Yabancı şirketler, Türkiye'de yerleşik yapı kazandılar. Her gün, daha çok yatırım-üretim ve ihracat yapıyor. Sektörlerin başında otomotiv sanayi geliyor. Nitekim, ihracatın en büyük oranı otomotiv sektöründe gerçekleşiyor.
2002 yılından beri, Türkiye'de üretim yapan yabancı şirketler, doğrudan sermaye yatırımı ile sürekli büyüyor. Ekonomik büyümenin gerisinde özel sektör var. Büyüyen özel sektör, öz sermayenin kaldıraç gücünü kullanarak borçlanıyor.
Türkiye'de muhalif kesim ve yurt dışında finans kesiminde para kazananlar "özel sektör borçlanmasını" tartışıyor. Türkiye dışında başka ülkelerde çalışan "özel sektör" de borçlanıyor. Fakat onları tartışan yok.
Özel sektörün borçlanması ilginç. Bankalar dâhil özel sektörün yurt dışındaki bankalara borcu 170 milyar dolar. Bankaların borcu 107 milyar dolar. Demek ki, özel sektör 63 milyar dolar yurt dışı bankalardan borç kullanmış.
Yurt dışındaki banka, Türkiye'deki özel şirkete, karşılığını garantiye almadan borç vermez. Özel sektörün yurt dışı bankalara olan borcu formaliteden ibaret. Şirketler kendi paralarını borç adı altında kullanıyor.
Özel sektörün diğer borçları ise, yurt dışındaki özel sektöre ait. En büyük oranı, burada üretim yapan şirketlerin ana şirkete olan borcundan oluşuyor. Kritik noktaya gelindiği zaman, ana şirketin alacağı buradaki şirketin sermayesine ilave ediliyor. Nitekim 2002 ile 2017 yılları arasında 411 milyar dolar civarında bu şekilde borçlar sermayeye ilave edilerek denge kurulmuş.
Borç tartışması yapılırken, yukarıdaki gerçekler unutuluyor. Finansal piyasaları kullanan bankerler ile Türkiye'de doğrudan yatırım yapan sanayiciler perde arkasında mücadeleye devam ediyor.
Sanayiciler Türkiye'den taraflar. Zira şirketler Türkiye'de kar ediyor. Karlı işletmelerin "döner sermayeleri, sabit varlıklarına" göre artıyor. Finans piyasasından para kullanma ihtiyaçları azalıyor. Yatırımları kendi kaynakları ile yapmaya başladılar.
Nitekim, bankerlerin yaratmaya çalıştığı finansal krize rağmen yatırımlar artıyor, istihdam artıyor, ihracat artıyor, ekonomi büyüyor.
Bu mücadelede, sanayiciler bankerlere galip gelecek. Yeter ki, hükümet adamları, sanayicilerden taraf olma basireti gösterebilsinler.