8-10 yaşında çocuklar bir odaya konuluyor. Karşılarına da bir hedef tahtası yerleştiriliyor. Ellerine, elle atılan oklar veriliyor. Hedefi 12 den vuran ödül alıyor.
Başlangıçta, hepsi hedefi vurmaya çalışıyor. Başarısızlar.
Bir süre sonra, içlerinden biri, oku atma yerine, eli ile götürüp hedefe sokuyor. Hediye düşüyor. Hediyeyi alıyor. Hediyenin düştüğünü gören diğer çocuklar da aynısını yapıyor. Fakat, hediyeleri pay edemiyorlar. Kavga ve kaos başlıyor.
Kavgayı gören hoca, çocukları çağırıyor ve yanlış yaptıklarını söylüyor. Hile ile alınan hediyeleri geri topluyor. Hediyeler de bir hayli değerli ve çocukların vaz geçemeyeceği cinsten.
Hoca çocukları tekrar topluyor ve “odaya gizli bir kamera yerleştirdiğini, hile yapanı kameranın saptayacağını ve cezalandırılacağını” söylüyor. Oyun başlıyor. Bu kez çocuklardan hiç biri hileye baş vurmuyor. Denemek isteyeni, diğerleri uyarıyor. Düzen kuruluyor.
Bu sosyolojik uygulama bir gerçeği ortaya çıkardı.
İnsan egoist. Kolayı seçiyor. Kavga ve kaos yaratıyor. Kavga ve kaosu önlemenin yolu, GÖZLENIYOR OLDUĞUNA INANMAKTAN geçiyor. Egosunu yenemeyen toplumların, onları gözetleyen birine ihtiyacı var. Din bu görevi yerine getiriyor.