Dünya ekonomileri arasındaki yarışta geri kalıyoruz. 2016 yılında, dünyada 16. sırada olan ekonomimiz, 21. sıraya düştü. Neden?
Türk Milletinin tamamı, oturup bu soruya cevap bulmalıdır. Zira, ekonomiler arası yarışta her yıl geriye gitmek, kabul edilebilir bir durum değildir. Sorunu, sadece siyasete mal etmek de doğru olmaz. Sorumluluk, sosyolojik olup, Milletin tamamını ilgilendiriyor. Önemli gördüğüm nedenleri sıralıyorum.
1. Türk Milleti ''Liyakat ve Kariyer'' düzenini kaybetti. Bu kaybın gerisinde toplumsal yapı var. Toplumda mevcut tarikatlara ''Üye Olmak'' LİYAKATIN önüne geçti. Aynı durum Masonik cemiyetler için de geçerli. Mason olduğunuz andan itibaren, Akademik kariyerde önünüz açık. Tarikata üye olduğunuz andan itibaren, ticarette ve devlet kadrosunda önünüz açık. Sonuç ortada, ülke ''Kimlik ile para kazanılan, devlet memuru ve akademisyen olunan'' bir yapı kazandı. Bu yapı bozulmadığı sürece, ilk 500 e giren üniversiteniz olmaz. Uluslararası marka yaratacak şirketiniz olmaz. Ehliyetsiz insanların yönetici olmaları önlenemez.
2. Popülizm öne geçti. Devlet kaynakları siyasi amaçla kullanıldığı zaman popülizm önlenemiyor. Bütçedeki SGK giderlerine bakınız. Neredeyse, devlet bütçesinin yarısına yaklaşıyor. SGK harcamaları, yatırım harcamalarına kaynak bırakmıyor. Yatırımlar kaynak yetersizliği yüzünden yapılamaz duruma geliyor. Şu soruları, Türkiye kendine sormalıdır. Neden, ölmüş emeklinin dul kızına ömür boyu maaş ödeniyor? Neden 5 milyon mülteciye ülke kaynak aktarıyor? Neden, bütçe kalemlerindeki israf önlenemiyor?
3. Bölücü siyaset, ekonomik istikrarsızlık yaratıyor. Siyasi partiler, ülke çıkarları ile kendi çıkarları arasındaki dengeyi kuramıyor. Siyasi parti ayrıcalıklar üzerine oluşur. Farklı düşünenleri bir araya getirir. Bu ayrıcalıkların, toplumun genel çıkarı ile bağdaşması ve siyasal bütünlüğe zarar vermemesi gerekir. Türkiyedeki siyasi partilerinin tamamı, bu kurala uymuyor. Birinin ak dediğine diğeri kara diyor. Vatandaşlar arasında siyasi ayrıcalıklara göre kutuplaşmalar yaşanıyor. Siyasal tartışma ekonomik istikrarsızlık yaratacak boyuta ulaştı. Bedeli hep beraber ödeniyor.
4. Kuvvetler ayrılığı sistemi işlemiyor. Yasama-Yargı ve Yürütme arasındaki denge tamamen bozuldu. Yürütmenin öne geçmesi önlenemedi. Denge ve Kontrol Sistemi işlemiyor. Böyle olunca, Hukuk Devleti ilkeleri devre dışı kalıyor. Hukuk devleti olmayan bir ülkeye, Yabancı Sermaye gelmez. Ülkede mevcut sermaye de kendini korumaya alır. Saklanır. ''Yastık altına inme'' tabirini ülkemizdeki yetkililer sürekli konuşuyor. Sermaye güvenlik limanı oluşturmadan, sorunun çözülmesi mümkün olamayacaktır. Zira, ülkemiz SERMEYE BİRKİMİNE bağlı ekonomik büyüme aşamasını yaşıyor.
5. Ülkemiz insanı TASARRUF nedir bilmiyor. Gelirini sonuna kadar kullanma dönemi yaşanıyor. O hale geldi ki ''Bir daha mı dünyaya geleceksin tüket, Ahmetin mercedesi var, senin neye yok'' söylemi ve benzerleri SOSYAL DEĞER YARGISINA dönüştü. Vatandaş, tüketici kredisi kullanıyor. Cebinde birden çok kredi kartı var, gelirinden daha çok tüketiyor. Tüketim artışı o kadar ileri gittiki, Türkiye ürettiğinden daha çok tüketiyor. Ürettiğinden daha çok tüketen toplum cari açık verir. Türkiye, sürekli cari açık veriyor. Cari açık ile birlikte bütçe açığı da verildiği zaman, ekonomik kriz kaçınılmaz oluyor.
6. Türkiye beyin göçü veriyor. Ülkenin yetişmiş insanı, Türkiyeyi terk ediyor. Bunun için eğitim düzeni dahi kurulmuş. Ülkemizdeki bir Devlet Üniversitesi, ülkenin en zeki 500 talebesini topluyor. Eğitiyor. Daha eğitim sırasında, yabancı ülkelerdeki şirketlerde işini dahi belirliyor. Ülke vergileri ile finanse ettiği bu Üniversite kanalından, ülkemiz, nadir gelen en zeki insanlarını kaybediyor. İşin ilginç tarafı, başka okullardan mezun olanlar da dışarı kaçmak için fırsat kolluyor.
7. Hükümet ekonomik kurallara uymayan para ve maliye politikası uyguluyor. Her Hükümet faizler düşsün ister. Zira, faiz düşünce yatırımlar artar. Artan yatırım yeni istihdam olanağı sağlar. Ancak, şu kuralı Hükümet göz ardı ediyor. Ekonomilerde TASARRUF=YATIRIM dengesi vardır. Ülke, tasarrufundan daha çok yatırım yapamaz. Faiz hadlerini sıfır dahi yapsanız, yeterli tasarruf yok ise yatırım artmaz. Bu kurala rağmen, Hükümet politika faizini negatif seviyelerde tuttu. Negatif faizin sorunları yaşanıyor. Bunların başında para ikamesi var. Para ikamesi ekonomiye ilave döviz yükü getiriyor. Ayrıca negatif faiz enflasyon yaratır. Nitekim, ülke hiper enflasyona doğru koşuyor.