Toplum Yönetenler ve Yönetilenler, diye ikiye ayrılır. Azınlık bir kesim, siyasal toplumu idare eder. İdareciler, kendilerini elit olarak toplumdan ayırır.
Tarımsal üretim aşamasında Kral ve Aristokratların ortaya çıkması tesadüf değildir. Onlar, asilleri oluşturacaklar. Yönetilen sıradan halk ise köle-maraba olarak tanımlanacaktır. Asiller kendi aralarında evlenecekler, mirasa dayalı meşru yöneticiler sınıfı oluşacaktır.
Bu kural, demokratik sistemlerde de benzer şekilde oluşuyor. Uzun süre toplumu idare eden siyasi parti, ELİTLER partisine dönüşüyor. Siyasi Parti Liderleri vazgeçilmez statü kazanıyor. Ona bağlı bürokrasi, kendini halktan soyutluyor.
Türkiye’de bu durum, 1938 den sonra CHP ile başlamıştır. 1945 lere gelindiğinde, CHP seçkinler partisine dönüşmüş. Toplumdan kopmuştur. Bu kopuş halen devam ediyor.
Süreç şöyle işledi.
1938 den itibaren Türkiye’de seçkinler, CHP içerisinde yoğunlaştılar. Halkı ''KOYUN'' diye tanımladılar. Çoban, koyunun yününden, etinden, sütünden yararlanır. Anlayışı ile toplumu idare etmeye başladılar. İki kurum ortaya çıktı.
Birincisi Mektebi Mülkiye idi. Seçkinlerin çocukları Mektebi Mülkiyeye gidiyor. Önemli devlet makamlarında görev alıyordu. Halk çocukları ise onlara odacı oluyor. Zeki ve çalışkan olanların, bir parça yükselmesine izin veriliyordu.
İkincisi Mektebi Harbiye idi. Seçkinlerin çocukları Harp okuluna giriyor. General oluyordu. Halk çocuklarının yegane şansı AST SUBAY olabilmek idi.
Her ne kadar seçkinlerin Partisi CHP 1950 yılında iktidarı kaybetmiş ise de, yapılanma, 1980 yılına kadar devam etmiştir. Nedeni ise, daha önceden bürokraside egemen olmaktan kaynaklanıyordu.
Rahmetli Turgut Özal ile başlayan tasfiye, Sn. RT Erdoğan ile tamamlanabildi. Günümüzde halk çocukları, bürokraside kendilerine yer bulabiliyor.
Dönemin elitleri ve onların soyundan gelenler, eski günleri arıyor.